“RENK KÖRÜ OLARAK GÖREV YAPIYORUZ”
Türk Kızılayı’nın 35 ülkede operasyon, kriz yönettiğini belirten Ramazan Saygılı, “Bunu yaparken renk körü olarak görev yapıyoruz. Bir insanın mezhebine, cinsine, cibiliyetine bakmıyor Kızılay. Kadim medeniyetimiz bize, bir şey emrediyor; ‘’Mağdurun, mazlumun cinsine, mezhebine bakılmaz. Mağduriyetine bakılır.’’ dolayısıyla dünyanın her tarafında ülkemiz ve milletimiz adına bu operasyonları yönetmeye devam ediyoruz” diye konuştu.
ADANA 3 YILDIR KAN BAĞIŞINDA BİRİNCİ
Saygılı, nan verme bilinci konusunda Adana’nın, 3 yıldır Türkiye birincisi olduğunu hatırlatarak, “Nerede bir insan kalabalığı varsa, "Dostlar! Canınızı bağışlamaya, kanınızı almaya geldik" diyerek kan bağışı alıyoruz. Çünkü kan bugün sana lazım, yarın bana lazım. Dolayısıyla Kızılay'ın da her zaman hazır olması lazım. Devlet de, bu görevi biz gönüllülere vermiş. Dünya ortalaması yüzde 4-5 civarında. Adana ise 2018 yılının Ekim ayında yüzde 6 ortalamasına gelerek dünya ortalamasını egale etmiş bir kenttir” şeklinde konuştu.
‘’Türk Kızılayı bir iyilik hareketidir’’
Türk Kızılayı Adana Şubesi Başkanı Ramazan Saygılı, Gazette’ye Türk Kızılayı’nın görevi ve amacını anlattı. Türk Kızılayı’nın 150 yıldır iyilik nöbetinde olduğunu belirten Saygılı, ‘’Dün Balkan Harbi’nde, Çanakkale’de, Kut-ül Amare’de mehmetçik savaşırken ikinci planda hep Kızılay olmuştur. Çünkü devletin ve milletin bize verdiği ödev; Mehmetçiğine destek olan, aynı zamanda da yeni trendde kan ihtiyacını karşılayan ve bu yaptığını da 81 milyon adına yapan bir iyilik hareketidir’’ dedi.
İşte Ramazan Saygılı’nın Gazette’mize verdiği röportaj;
Öncelikle sizi yakından tanıyabilir miyiz? Ramazan Saygılı kimdir?
Ramazan Saygılı, Torosların zirvesinde küçük bir kasaba olan Saimbeyli'de doğdu ve oranın kurucu ailesinin bir evladı. 4 çocuğum var ve uzun yıllardır Adana'da hem sivil toplum kuruluşlarında görev yapıyorum hem iyi bir aile babası olmaya özen gösteriyorum hem de işimde başarılı olmaya çalışıyorum.
Türk Kızılayı'nın asıl görevi nedir, neden kurulmuştur?
İmparatorluk terbiyesi almış ve Cumhuriyet Türkiyesi'nin de önemli bir iyilik hareketi olarak 150 yıldır yerelde, ulusalda ve uluslararası boyutta görev yapmaktadır. Nerede bir mazlum varsa, nerede yetim, garip-gureba varsa yardımı olan bir hareket haline gelmiştir. Dün Balkan Harbi'nde, Çanakkale'de, Kut-ül Amare'de mehmetçik savaşırken ikinci planda hep Kızılay olmuştur. Çünkü devletin ve milletin verdiği ödev; Savaşılan her ortamda sosyal yaraları saran, mehmetçiğine destek olan, aynı zamanda yeni trendde de kan ihtiyacını karşılayan, bu yaptığını da 81 milyon adına yapan bir iyilik hareketidir.
Son dönemlerde okullarla ilgili bir projeniz var. Bu projeyle hedefinize ulaşabiliyor musunuz?
Sayın valimizin himayesinde başlayan Güney Adana Projesi'nin önemli bir paydaşıyız. "Adana'mızın Güneyi" olan coğrafyada devletimiz bir politika yürütüyor. Bu politikada da Kızılay kendi ödevi olarak, "Kızılay ve Kızılaycılık"ı anlatıyor. 2017-2018 eğitim yılında 60 bin insana ulaşmış olduk. Öğrencilere eğitim verirken, veli ve öğretmenlerimizden kan bağışı aldık. Geçen sene 9 bin kan bağışı müracaatı aldık. 4 bin 987 ünite de kan bağışı aldık. Ama sonuç olarak biz, kendimizi yaptığımız çalışmalar ve etkinliklerden dolayı başarılı görüyoruz. Takip ettiğimiz zaman da yüzde 30 civarında sürdürülebilir olduğunu görüyoruz. Bu şekilde başarılı operasyonlar gerçekleştirirken, 2018-2019'da da bu sayıyı daha da artıracağız. 2019 yılında önceki yılın rakamlarını geride bırakacağımızı düşünüyoruz.
Vatandaşın, kan vermenin ne kadar faydalı olduğunu bilmesi lazım ki kan versin. Siz, vatandaşlara nasıl ulaşıyorsunuz?
Öncelikle size ve sizin vesilenizle Adana'daki diğer medya kuruluşlarına da teşekkür ediyorum. Çünkü sizler, her zaman Kızılay'a pozitif yaklaştınız ve destekleriniz azımsanamayacak derecede önemli. Sizler, her zaman Kızılay'ın yaptığı ve yapacağı etkinliklere yer vererek insanların duymasına vesile oldunuz. Bu bir… İkincisi ise; Kızılay'ın bir eğitim çalışması var. Önce kentin önde gelen rol modellerine gidiyor ve sonra sivil toplum kuruluşlarına, organize sanayi bölgelerine gidiyor. Nerede bir insan kalabalığı varsa, "Dostlar! Canınızı bağışlamaya, kanınızı almaya geldik" diyerek kan bağışı alıyoruz. Çünkü kan bugün sana lazım, yarın bana lazım. Dolayısıyla Kızılay'ın da her zaman hazır olması lazım. Devlet de, bu görevi biz gönüllülere vermiş. Dünya ortalaması yüzde 4-5 civarında. Adana ise 2018 yılının Ekim ayında yüzde 6 ortalamasına gelerek dünya ortalamasını egale etmiş bir kenttir. Kan verme bilinci konusunda Adana, 3 yıldır Türkiye birincisi noktasına gelmiş oldu.
Kan vermenin tıbbi olarak birçok faydası var insana. Vatandaşları kan vermeye teşvik etmek için neler söylersiniz? Teknik olarak hangi durumlarda kan verilebilir?
Bir iş adamı olarak haddimi bilen birisiyim. Burada tıbbi terimler kullanarak iş çıkarmayayım başıma. Ama bildiğim kadarıyla her 18 yaş ile 63 yaş arası her birey, 50 kilo ve üzerindeki her kadın ve erkek, kadınlar 4 ayda, erkekler 3 ayda bir düzenli olarak kan bağışı vermeli. Kan verdiği zaman kendisini çok daha rahat hissedecek. Ve birde tanımadığı, bilmediği birine iyilik yapmış olur. Malum iyilik bulaşıcı bir şeydir ve bir yurttaşlık görevidir.
Peki, sadece kan bağışı mı talep ediyorsunuz, yoksa kanın bazı ürünlerini de özel olarak talep ediyor musunuz?
Bizim kan ve kan ürünleri dediğimiz Onkoloji hastaları için trombosit diye ifade ettiğimiz beyaz kan da talep ediyoruz. Bir de yeni bir çocuğumuz var; kök hücre. Sağlık Bakanlığımız kandaki başarıyı görünce bu görevi Kızılay’a verdi. Biz ne kadar kök hücre bağışı alırsak, o kadar çok insanımızı kurtarma imkânımız olur. 18 ile 63 yaş arası kan veren her bir bireyimizden, 3 tüp kan örneği alıyoruz, eğer uyuyorsa datayı açıyoruz, bağışçı ile hastanın dokuları uyuyorsa eşleşme yapıyoruz. Bu önemli bir nimet çünkü bir canı kurtarmış oluyoruz. Adana’da yüzüncü eşleşme olduğunu ve bizlerin de buna vesile olduğumuzu görmenin keyfini yaşıyoruz.
Kök hücre konusunda dünya genelinde datalara yükleniyor değil mi?
Evet. Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü’ne üye olması hasebiyle uluslararası datalara yükleniyor. Dolayısıyla biz buradan Brezilya’ya kan gönderirken, Güney Afrika’dan da buraya kan geliyor.
Kandaki bu üstün başarıyı kök hücrede de gösteriyor muyuz?
Aynı durumdayız hamdolsun ve Türkiye’deki diğer vilayetlere göre açık ara öndeyiz. Türkiye’de bir numaralı kentiz. Dünyada ve Türkiye’de başka bir numaralı kent varsa söylesinler. Bu konuda çok iddialıyız.
Peki, kan bağışına bu kadar talep olduğuna göre ihtiyaç da aynı oranda mı?
Aynı oranda. Adana’nın 2017 rakamlarına göre ortalama 180 bin ila 190 bin ünite kana ihtiyacı var. Bir önceki yılda yapılan ameliyatların istatistiklerine bakarak söylüyorum. Biz, 2017 yılı sonunda 205 bin ünite kan almış olduk. Biz yedekli çalışıyoruz. Yani her olumsuz bir olayda Kızılay’ın kan ünitesinin stokları doluyor olması lazım.
Afet Park Projesi ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Adana’mız ikinci derece deprem bölgesi. 1998 yılında depremi yaşadık ve çok da başarılı bir deprem yönetimi yapamadık. Biz, seçimin arefesinde Büyükşehir ve ilçelerimizin belediye başkanlarına açık bir çağrımız var ve daha önce de bunları kendilerine söylemiş, dosya olarak vermiştik. Mahallelelerde ve kent merkezinde park planlarken, Afet Parkı gibi planlamalılar. Bu ne demek? Her şeyiyle normal park gibi olacak ama planlama noktasında ‘’elektriği burada olmalı, suyu şurada olmalı, jeneratörü orada olmalı, kâğıt üzerinde çadırları şuraya kurmalı’’ vb. Allah göstermesin bir deprem anında ben çadırımı yarım saat içerisinde kurmalı, fişimi taktığım zaman çorbamı pişirmeli, anında gelen yoksula, ‘’Kardeş çorba hazır’’ demeliyim. Ev ev, oda oda çorba dağıtamazsın. Bu mümkün değil. O güvenliği de devlet sağlayamaz zaten. Ne yapacağız? İnsanları alacağız, güvenli bir ortama getireceğiz ve güvenli ortamda psikolojik tedavi yapılacak, sosyal tedavisini yapacak, Kızılay çorbasını, yemeğini verecek ve adam rahatlayacak. Dolayısıyla bütün parklarımızı, Afet Park planlamasına göre şekillendirmeliyiz. İkinci olarak dikkat çektiğimiz konu ise, herkese lüks ve konforlu ev yakışır ama lüksünden ve konforundan önce şuna dikkat etmeli ev alacak vatandaşlarımız; ‘’mühendis görmüş mü, mimar görmüş mü ve zemin etütü yapılmış mı?’’ Biz, bunlara dikkat etmediğimiz zaman, modeli pahalı tabuttan alıyoruz. Lütfen bunlara dikkat edelim. Belediyeler ve müteahhitler de buna hassasiyet gösteriyorlardır ama daha da hassasiyet göstermeliler.
Bu söylediğiniz parklar Türkiye’de yapılıyor mu?
Tabi. Türkiye’de belediyecilikte önde giden kentler bunu yapıyorlar. Adana’da ise yeni seçilecek başkanlarımıza tavsiyemiz ve ricamız oluyor.
Kızılay, Kızılhaç’la mukayese edildiğinde daha önde duruyor. Allah göstermesin ama olası bir doğal afette Türk Kızılayı, yeterliliğini nasıl hesaplıyor?
Allah muhafaza depremi, doğal afeti ve toplu eylemleri beklemiyoruz. Allah ülkemizden ve kentimizden uzak etsin. Ama Kızılay, her zaman hazır ve nazır ve 24 saat esasına göre gece-gündüz beşeri ve doğal afetleri bekler durumda. Yani 150 yıldır iyilik nöbetindeyiz, ömürümüz yeterse binlerce yıl da iyilik nöbeti tutmaya devam edeceğiz. Şu anda 35 ülkede operasyon, kriz yönetiyoruz. Bunu yaparken de renk körü olarak görev yapıyoruz. Bir insanın mezhebine, cinsine, cibiliyetine bakmıyor Kızılay. Kadim medeniyetimiz bize, bir şey emrediyor; ‘’Mağdurun, mazlumun cinsine, mezhebine bakılmaz. Mağduriyetine bakılır.’’ Dolayısıyla dünyanın her tarafında ülkemiz ve milletimiz adına bu operasyonları yönetmeye devam ediyoruz.
Peki, Türk Kızılayı kendisi mi gidiyor oralara yoksa talep mi ediliyor?
Uluslararası koalisyon anlaşmaları gereği bir afet olduğu zaman anında oraya müdahele ediliyor. Talimat bekleyen bürokrat gibi değiliz. Anında olay mahallindeyiz.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Öncelikle ben, Adana’daki 2,2 milyon aileye müteşekkirim. Kızılay’ı her çağrısına hem kan bağışı, hem kök hücre, hem de diğer sosyal yardımlarda hiç yalnız bırakmadılar. Aynı zamanda Valimiz Sayın Mahmut Demirtaş’a da teşekkür ediyorum. Her zaman önümüzü açıyor. Bunu yaparken de moral ve motivasyonu eksik etmiyor. Ve yine kentimizin önde gelen şahsiyetlerine ve sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Onlarla birlikte bir gönül köprüsü kuruyoruz. Ulusal veya uluslararası nerede bir operasyon yürütüyorsak, gelen bağışlarla bu kadar operasyon yönetir halde oluyoruz. Kan bağışı ve kök hücre konularında bize yardımcı olan bağışçılara da teşekkür ediyorum. Son olarak da Gazette Gazetesi vesilesiyle, bütün medya çalışanlarına teşekkür ediyorum. Çünkü sizler, bizim insanlarımıza rahat ulaşmamıza vesile oluyorsunuz.