Gazette TV’de yayımlanan, kişilerin başarılana ve çalışmalarına odaklanan “Prestij” programına konuk olan Doç. Dr. Cüneyt Karaarslan özgeçmişini kısaca şu şekilde anlattı:
“Adana Dünya Göz Hastanesi’nde şu anda çalışmaktayım. Akademik olarak bir üniversitede hizmet vermeye devam ediyorum. Öğrencilerimle, hastalarımla hayatımızı devam ettiriyoruz. Güzel bir hizmet veremeye çalışıyorum. Adana doğumluyum. Orta eğitimimi burada tamamladım. Üniversitede birtakım burslarla hem yurtdışı hem yurtiçi başka şehirlerle eklemelerle beraber Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden dönem birincisi olarak mezun oldum. Yurdun dört bir tarafında çalışma imkanım oldu. Adana SSK Hastanesi’nde Başhekim Yardımcısı olarak görevime devam ettim. Uzun yıllar orada hizmet verdikten sonra bir yurtdışı deneyimim daha oldu. Sonra kendi iş yerimi kurdum.”
AKADEMİK KARİYERİ
Gözlüksüz, kontak lenssiz bir yaşam üzerine çalışmalarını başlattığını söyleyen Karaarslan akademik çalışmalarıyla ilgili şu bilgeleri verdi:
“Ben gözlüksüz, kontak lenssiz bir yaşam üzerine çalışmalarımı başlattım. O konuda ciddi bir bilgi ve deneyime sahibim. Güzel de sonuçları olan bir dal, branş. Çünkü görünmeyen bir şeylerle değil, görünen bir şeylerle net bir şekilde kişi gözlüksüz bir net görmeye başlıyor bizim yaptığımız işlemden sonra. Bundan daha ciddi bir kanıta ihtiyaç yok. İyileşmenin çok hızlı olması, sonuçlarının güzel olması nedeniyle yaklaşık 40 yıldır, daha çok rekraktif kusurlar dediğimiz, gözlük kullanmayı gerektiren durumlarla mücadele eden branşta hizmet verdim. Akademik olarak da son zamanlarda Nöro-Oftalmoloji ile zenginleştirdim bunu. Çünkü görmenin gözde başladığını beyinde bittiğini hepimiz biliyoruz. Esas gören organ beyin, gösteren organ da göz. Göz ne gösterirse beyin onu görüyor. Hem uluslararası hem TÜBİTAK gibi kurumlardan değişik ödüllerimiz oldu.”
NEDEN GÖZ HEKİMİ OLDU?
Neden göz hekimliğini seçtiğiyle ilgili Karaarslan, “Benim nenemin iki gözü de görmüyordu. Bizim evimizde, bizimle beraber yaşardı. Ben aklım erdiği andan itibaren “göz hekimi olacağım senin gözünü açacağım” demişim. 3 yaşımdan beri ben göz hekimi olmak istedim. Çok şükür oldum. Onu da güzel bir şekilde yapmaya çalışıyorum.” dedi.
DİNLENDİRİCİ GÖZLÜK VAR MI?
Hekimler arasında tartışma konusu olan ‘dinlendirici gözlük’ ile ilgili açıklama yapan Karaarslan, “Aslında hekimler dinlendirici gözlüğe hekimler iki farklı kutuptan yanıt veriyor. Ben kutuplar arası birleştirici olayım. Eğer bir kişi yoğun çalışmalarında gözü yoruluyorken küçük bir numara gözlükle bu yorgunluktan kurtuluyorsa, bunun tıpta karşılığı var zaten ‘astenopi’ diyoruz, o halde dinlendirici gözlük var. Yok demek mümkün değil. Çünkü kişi çok küçük derecelerde gözlükle kendini dinlenmiş hissediyorsa ‘dinlendirici gözlük’ var demektir.” diye konuştu.
KALICI KÖRLÜKTEN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?
Hiç görmeyen birinin görmesinin ya da kalıcı kör olan birinin görmesinin mümkün olup olmadığıyla ilgili soruya Doç. Dr. Karaarslan şu cevabı verdi:
“Uzun yıllar görmeyi unutmuş bir beyine görmeyi hatırlatabildiğimiz mikroçipler var. Ama hiç görmeyen birisine görmeyi öğretmek henüz mümkün değil. Eldeki teknolojik imkanlarla ulaştığımız noktayla bir nedenden dolayı kalıcı kör olmuş ama o beyin daha önce görmeyi tatmış ise onu tekrar canlandırıcı mikroçipler var. Bazen retinanın içerisine, bazen kafatasının içerisine invaze edilebilen mikroçiplerle görmenin tekrar hatırlatılabilmesi ve sağlanabilmesi, baktığı objenin birebir net şekilde olmasa da hayali görüntüsünün beyin vasıtasıyla sanki bir retina varmış gibi hissettirilebilmesi var günümüzde.”
LAZER AMELİYATLARI NEDEN SADECE ÖZEL HASTANELERDE VAR?
Gözlük kullananların sıkça sorduğu lazer ameliyatların neden özel hastanelerde yapıldığıyla ilgili soruya cevap veren Karaarslan şu şekilde devam etti:
“Tüm dünyada böyle. Sağlık kuruluşlarının ayakta kalabilmesi için, özelleştirme çabaları tüm dünyada yapılan bir şey. Çünkü devlet her konuda sağlık masraflarının altından kalkamayabiliyor. Ve bunların bazılarını da ayrıştırırken bunların bir kısmının lükse girdiğini ifade ediyor. O yüzden ülkemizde gözlükten kurtulma çok sınırlı bazı belli başlı şartlarda ancak devlet tarafından ödeniyor. Benim yurtdışında çalıştığım bir merkezde her bir gözün lazerle düzeltilme fiyatı 3 bin dolardı. Günümüzde iki gözün lazerle düzeltilme fiyatı -dolarla konuşmayı pek sevmiyorum ama- 1000 dolara bile tekabül etmiyor. Teknoloji gittikçe ucuzluyor.”
NASIL BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİ?
Programda yaşadığı çocukluktan da bahseden Karaarslan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Adana’yı seven bir çocukluk geçirdim. Sokaklarda topumuzu koşturduk. Bugün Adana Demirspor’da en ön planda yer alan isimler evimizin değişmez kahramanlarıydı. Babam Adana Demirspor’a birçok organizasyonda yıllarca destek verdi. Korkusuzca şehirde dolaşmaktan çekinmediğimiz bir çocukluk geçirdik. O zamanlar tüm dünyada olduğu gibi şehirler daha güvenliydi. Mahalleler daha çok birbirini tanıyordu. Adana’mız daha da güzeldi.”
Benim gözlemlerim başka bilimsel veriler başka. Ben ikisini üst üste oturtamıyorum. İşte deniyor ki Adana’nın kaliteli kişileri göç etti. Çok da kalitesiz bir göç aldı. Siz şimdi buradan kaç kişiyi gönderirseniz gönderin Danimarka’yı bozamazsınız. Sistemler konuşur insanlar uyar. Sistem oturtulmadığı için, baştan bozuk giden şeyler bir türlü düzeltilemediği için, kanayan yara açıldıkça açıldı, sıkıntı büyüdü. Sistemin güzel oturtulması gereken bir şehirde yaşıyoruz. Bizim şehrimiz fabrikalar ve tarım şehri. Bunun ikisinin de olmadığı bir yere doğru giderseniz her şey bozulur zaten. Olayların birinci nedeni ekonomik, ikinci nedeni idari eksiklikler.