Hollywood'a Adana damgası

Hollywood'a Adana damgası

Onlar Adana'nın "Atom" karıncaları. Karınca misali gece gündüz demeden aşığı oldukları sinema dünyasında başarılı olabilmek için çabalayan iki genç adam. "Adanalıyız, Adana'da yaşayıp Adana'ya katkı sağlayacağız" diyen iki genç sinemacı, Tufan Şimşekcan ve Ozan Sihay.


Hollywood'a Adana damgası

Bir yılda 7 ödül almak her sinemacının başarabileceği bir olay değil. Hele bir de bu başarı kısıtlı imkanlara rağmen üretilen eserlere geliyorsa ve bir ucu Cannes'a, diğer ucu Hollywood'a uzuyorsa röportaj yapmaktan başka çaremiz yok.

Tufan 32 yaşında. Ankara'da doğmuş olmasına karşın kendini Adanalı olarak tanımlıyor. Maden mühendisi olsa da sinema sevdası ağır basmış. Ozan ise 30 yaşında. Jeoloji mühendisi. Onun da en büyük ilgi alanı fotoğrafçılık ve görsel efektler. İki sinema tutkunu gencin buluşma noktası ise Atom Film.

Yaklaşık bir buçuk yıl önce Denizbank Kısa Film Yarışması'nda Jüri Özel Ödülü alan "ATM Adam"  adlı kısa filmde bir araya gelen ikili bu birlikteliklerini iş ortaklığına dökerek ATOM Film'i kurdular.

Tufan, "ATOM Film ikimiz için de adeta bir dönüm noktası oldu" diyor.  Ozan ise bu dönüm noktasını "Üçümüz de farklı alanlarda yaşamımızı sürdürürken ATOM Film hepimizin ortak ilgi alanı olan bir konuda bir araya gelmemizi sağladı. Bu birlikteliğin en güzel yanı ise üç kişiyle sınırlı kalmaması" sözleriyle anlatıyor.

Bir yılda 7 ödül rekoru

Bir yıllık bir geçmişe sahip olmasına karşın ATOM Film'in kendi alanında yadsınamayacak bir başarıya imza attığını belirtiyor Tufan. "ATOM Film ekibi Türkiye'de bir ilke imza atarak kısa filmleriyle bir yılda 7 ödül aldı. Bu bizim için çok büyük bir gurur ve mutluluk kaynağı. Henüz yolun başındayız ve zafer sarhoşu kesinlikle değiliz" diyerek mütevazılığı da elden bırakmıyor.

Ozan da, "Sinemaya ilgi duyan, bu alanda bir şeyler yapmak isteyen genç arkadaşlarımıza destek olmak, onlarla işbirliği yapmak için elimizden geleni yapıyoruz. Birbirimize destek olmamızın hem Adana'nın bu alanda gelişmesine hem de bizim bu alanda büyümemize katkı sağlayacağının farkındayız. Bu nedenle biz olduk, piştik gibi bir tavır içinde olmamızın ne kadar yanlış olacağının farkındayız" diyerek Tufan'a destek veriyor.

 "Kayıt Dışı" Hollywood'da

Tufan, Hrant Dink Vakfı'nın düzenlediği Vicdan Filmleri'nde dereceye giren "Kayıt Dışı" adlı kısa filmlerinin şubat ayı sonunda Los Angeles - Hollywood'da bu yıl ilki düzenlenen "Los Angeles Türk Film Festivali"nde finale kaldığını anlatıyor.

Festivale 210 filmin başvurduğuna dikkati çeken  Tufan, "Kayıt Dışı" ile ilk 10 film arasına kalarak Adana'yı Hoolywood'da temsil ettiklerini belirterek, 1-4 Mart tarihleri arasında Hollywood'daki tarihi Grauman's Egyptian Theater'da (Mısır Sineması) gerçekleştirilen festivalin kendileri için önemli bir deneyim olduğunun altını çiziyor.

Ozan da festivalle ilgili bilgileri aktarıyor aynı heyecanla: "Festivalin jüri başkanlığını Türk sinemasının ünlü yönetmenlerinden Derviş Zaim yaptı. Jüride ayrıca sinema yazarı Alin Taşçıyan ile birlikte USC Animasyon ve Dijital Sanatlar Bölümü Başkanı Kathy Evelyn Smith, Los Angeles Sanat Müzesi (LACMA) film küratörü Elvis Mitchell ve 'Sol Ayağım', 'Cennet Sineması' gibi filmlerin dağıtımcısı, Akademi üyesi Barbara Boyle da yer aldı."

Ödüle doymuyorlar

Ozan, Atom Film'in aldığı ödülleri sıralıyor: "Geçtiğimiz bir yıl içinde Denizbank Kısa Film Festivali'nde  'ATM Adam' kısa filmi ile 'Jüri Özel Ödülü', Altın Kepenk Kısa Film Yarışması'nda 'Yırtık7 kısa filmi ile  'En İyi Film Ödülü', All Decor Reklam Filmi Yarışması'nda 'Evinizden Sıkıldınız mı?' kısa filmi ile 'En İyi 2. Film Ödülü','Müdür' kısa filmi ile 'GenceArtı En İyi 2. Kısa Film Ödülü', 'Manisa Altın Üzüm Kısa Film Festivali'nde 'Etki' adlı kısa film ile  'Kurmaca' kategorisinde 'En İyi Film Ödülü', Altın Kepenk Kısa Film Yarışması'nda 'Usta' adlı kısa filmi ile  'Mansiyon Ödülü', Denizbank Kısa Film Festivali'nde 'Gelecek Denizde' adlı kısa film ile 'En iyi 2. Film Ödülü'nü aldık.  Bundan sonraki süreçte daha çok yapacak işimiz olduğunu biliyoruz ve bu doğrultuda çalışıyoruz"

En son 007 James Bond Filminde de Reji ve Sanat ekibinde çalışan Adanalı iki genç, Tufan Şimşekcan, ve Ozan Sihay'ın "Şimdilik" dedikleri hedefleri ise 1-2 yıl içinde ilk uzun metrajlı filmlerini çekip, başarılarını taçlandırmak. Tufan ve Ozan İnisiyatif Sanat Kafe, Akdeniz Sinema Kolektifi ve Sihay Reklamevi ile birlikte büyüdüklerinin altını çizerek Atom Film'in dostları ve destekçileriyle başarılarını sürdüreceğini söylediler. www.atomfilm.org

ATOM FİLM EKİBİ İLE KISA FİLM ÜZERİNE

Genel bir giriş yapmak gerekirse, "Kısa Film yapmak" sizin için ne ifade ediyor?

Kısa film sinema sanatının en yalın ve çarpıcı halidir. Kısa film tüm klişelerden bir kurtuluş gibidir aslında. Kısa süreli olması, süpriz barındırması, karakterlere çok fazla girmeyişi gibi benzeri kurallar çerçevesinde yaratılacak sonsuz konuyla sinemanın en özgür yanıdır. Kısa film bizi özgürleştirmekte.

Filmlerinizden biraz bahsedebilir misiniz acaba? Merak edip izlemek isteyenler filmlerinize nasıl ulaşabilir?

Kısa filmlerimizle bir yılda yedi ödül alma şansı yakaladık. Ayrıca Türkiye'nin bir çok ilinde yapılan festivallerde finalist olup gösterim aldık. Cannes, Berlin, Toronto, Miami, Los Angeles gibi bir çok yurtdışı festivalinde de yine finalistlik ve gösterim hakkı kazandık. Bu durumun en önemli yanı, festivallerde buluştuğumuz sinemacıların filmimizi eleştirmesi ve yeni filmlerimize tavsiyelerde bulunmaları. Her filmimizin bir adım daha iyi olması için bir öğreti adeta. Filmlerimiz atomfilm.org, vimeo.com/atomfilm, adreslerinde yer almaktadır.

Türkiye'de kısa film yönetmenlerine ve onların filmlerine nasıl bakılıyor? Daha doğrusu kısa filmler neden daha az önemliymiş gibi genel bir tavır var?

Kısa film hem kısa filmciler hem de festival organizatörlerinin çoğu için halen önemsiz boyutta. Ne yazık ki bir çok festival ödenek almak amacıyla kısa film festivali yapmakta. Türkiye'de ünlü olan sinema oyuncularını getirmeye çalışıyorlar kısa film festivallerine. Ama finalist yaptıkları kısa filmcileri getirmiyorlar. Gelmek istiyorlarsa kendi olanaklarıyla gelsinler diyorlar. Bu çok çirkin bir durum. Halbuki kısa film festivalinin amacı alınan ödeneği dengeli kullanarak, hem ünlü isimleri getirmek, hem kısa filmcileri getirmek olmalı. Böylece kısa filmciler sinema sektöründen büyükleri ile ilişki kurabilsin ve yeni sinemacıların önü açılsın.

Ayrıca kısa filmcilerin bir kısmında da şöyle bir problem var ne yazık ki. İçini yeterince doldurmadan festivalde ödül alabilirliğini yükseltmek amacıyla gündem barındıran siyasi mevzuları kör gözün parmağına dayatıyorlar. Festival jürilerinin vicdanıyla oynuyorlar. Bu çok etik olmuyor tabi ki yeni sinemacı adayları için.

Adana'da yaşadığınız sıkıntıları (-ki eminim Adana ile sınırlı değildir) ilk ağızdan paylaşmanız aslında çok iyi olacaktır.

Aslında Adana'da hemen hemen hiç bir sıkıntı yaşamıyoruz. İstanbul ve benzeri büyük şehirlerde film setlerinde reji ve kamera grubunda çalışırken daha sıkıntılı durumlarla karşılaşılabiliniyor. En basiti zaman sıkıntısı. Adana'da her mevsimi, her türlü ekipmanı, hemen hemen her türlü mekanı bulabiliyor ya da oluşturabiliyoruz. Sadece biz değil son yıllarda Adana'da film çeken bir çok yapımcılar aynı fikirde. En son James Bond filminde reji ve sanat ekibinde çalışırken gördüğümüzde buydu. Türkiye çekimlerinin çoğunluğu Adana'da geçen James Bond filmi hemen hemen tüm taleplerini burada karşılayabildi. En önemli talep olan yemek çeşitliliği Adana'yı cazip kılan faktörlerden biri zaten.

Türkiye'de tıpkı bir çok konuda olduğu gibi, kimse farkında olmadan çok iyi kısa filmler de yapılıyor aslında. Fakat bizzat sinema camiası dahi, kısa filmlere daha mesafeli yaklaşarak onları büyük sahneden uzak tutmaya çalışıyorlar. Kısa filmciler önemsenmek için yani yapmalı? Çünkü ciddiye alınmak için "ciddi" olmak yeterli gelmiyor.

Kısa filmciler dünya üzerinde de çok ön planda değil aslında. Türkiye'ye oranla verilen destek ve önem çok daha fazla tabi, ama kısa film çeken yönetmenlerin asıl amacı belli bir öz geçmiş oluşturmak, kendini geliştirmek, festivaller vasıtasıyla belli bir çevre oluşturmak ve bir şekilde sektöre girmek. Bunun sıkıntılı bir yanı yok aslında. Sİnema aslında çok pahalı bir sektör. Dertlerimizi, mutluluklarımızı, düşsel dünyamızı aktarmaya çalışıyoruz. Bunun maddi boyutu da çok önemli. En basiti teknik olanaklar ne kadar fazla olursa hayal dünyanızı o kadar geniş kullanabiliyorsunuz.

Kısa filmcilerin ciddi alınması için, öncelikle Türkiye'de festival organizasyonlarının kısa filmcilere daha bir önem duyması gerekmekte. Yurt dışında festivallerde kısa filminizle size yönetmen gibi ağırlıyorlar. Ama burada dış kapının mandala gibisiniz.

Kısa filmlere ve filmcilere kucak açan festivaller, yönetimleri ve jüri seçimleri hakkında neler düşünüyorsunuz?

Organizasyonların hemen hemen hepsi kısa filmcileri dolgu malzemesi olarak kullanıyorlar aslında. Önemsenen nokta ünlü yüzlerle festivali basında duyurmak ve alınan ödeneklerle devamlılığını sağlayabilmek. Bu çok önemli bir durum. Ama çok az festival dışında festival bünyesinde ne workshoplar var, ne sinemacıların tanışıp sohbet edebileceği ortamlar. Finalistleri seçip, final gecesine kendi olanaklarıyla gelebilirse kısa filmcileri çağırıp .Ödül verip haydi güle güle demek. Bu festivalcilik değil, yani böyle olmaması lazım. Ayrıca Türkiye'de ne festivallerde iki elin on parmağını geçmeyecek kadar kısa film jürisi var. Kendi dallarında hepside birbirinden başarılı. Yalnız şöyle bir handikap ne yazık ki kangren gibi yayılmakta. Bir kısa film için konu, görsellik, kurgu, oyun ve diğer katmanların önemi tek bir noktada bağlanıyor. Buda sanırım siyasi öngörü. Direkt siyasi bir içerik barındırmayan kısa filmlere hoş görüyle bakamıyorlar. Bu bir sure sonar kısa filmcileri içeriğini yeterince doldurmasa da gündemde olan siyasi durumların dışına çıkamamaya itiyor. Kısa film özgürlükse, bu özgürlüğü hem yönetmenler, hem festivaller, hem de jüriler dürüst bir biçimde algılamalı.

Boston Film Festivali'nde En İyi Kısa Film Ödülü

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Boston eyaletinde düzenlenen Boston Türk Film Festivali’nde Atom Film’in çektiği, Dila Hanım dizisinde ‘Canip’ karakterine can veren Ali Düşenkalkar ile ‘Ebru’ karakterini canlandıran Didem Balçın’ın oynadığı ‘I II III IV’, en iyi kısa film ödülüne layık görüldü.

Bu yıl 18.’si gerçekleştirilen Boston Türk Film Festivali kapsamında düzenlenen Boston Belgesel ve Kısa Film Yarışması'nın sonuçları açıklandı. Türkiye'den gelen başvuruların yanısıra ABD, Almanya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Fransa, Güney Kore, Hollanda, İngiltere, İran, İsrail, İtalya, Kanada, Nepal, Norveç, Ukrayna, gibi ülkelerden 200’den fazla film değerlendirildiği belgesel ve kısa film yarışmasında finale kalan 40 film, Boston Güzel Sanatlar Müzesi ve Boston Üniversitesi’nde gösterildi.

Harvard Film Arşivi Direktörü Haden Guest, Film Editörü Peter Keough ve Boston Güzel Sanatlar Müzesi Film Küratörü Carter Long’dan oluşan jüri en iyi kısa film ödülüne Adanalı Atom Film’in “I II III IV” adlı filmini layık gördü.

En İyi Belgesel Ödülü ise, yönetmenliğini Haydar Demirtaş'ın yaptığı "Misafir" adlı filme verildi. Seyirci ödüllerini de belgesel film dalında yönetmen Can Candan'ın "Benim Çocuğum", kısa film dalında ise yönetmen Buğra Dedeoğlu'nun "Şeref Dayı ve Gölgesi" aldı.
Atom Film ekibi Adana’ya uluslararası bir ödülü getirmekten dolayı mutlu olduklarını belirterek, bir Adana hikayesini uzun metraj olarak çekmek için kolları sıvadıklarını söylediler.

“I II III IV” HAKKINDA
Tufan Şimşekcan ve Ozan Sihay’ın yazıp yönettiği filmde “Korkuyorum Anne” filmiyle “Hanımın Çiftliği” “Dila Hanım” dizilerinden tanınan oyuncu Ali Düşenkalkar ile "Çakallarla Dans", "Açlığa Doymak" filmleriyle "Dila Hanım" dizisindeki rolleriyle bilinen Didem Balçın rol aldı.
‘I II III IV’, tarihte ve süregelen yaşamımızda yer alan duyarsızlaşma üzerine yapılmış bir kısa film. Evinde kendine ait bir yaşam alanı kurup dışarıyla ilişkisini kesen bir adamın bir akşamını anlatıyor. Bir akşam adamın kapısı çalar ve korunaklı evinde bir kırılma anı yaşar.
MURAT YILDIRIM'IN ÖZEL RÖPORTAJI

 

DİĞER HABERLER