Moderatörlüğünü Serkan Uçar’ın yaptığı ‘’Bir
Tebessüm’’ programının bu haftaki konuğu Tıbbi Parazitolog Dr. Eylem Akdur
Öztürk oldu. Dr. Akdur Öztürk, Kurban Bayramı'ndaki bilinmeyen tehlike olan
Kist Hidatik hastalığını anlattı. Kist Hidatik’in kasaplık hayvanların iç
organlarında bulunduğunu belirten Öztürk, ‘’Kasaplık hayvanlarda bulunan kistli
iç organlar 4 – 5 metre kazılmış derince bir çukura atılıp, gömülmeli. Bunun
yanı sıra köpeğin alacağı et kokusunun cazibesini kırması için kistli
organların üzerine kireç dökülmeli. Ya da çamaşır suyu gibi kimyasallar
dökülmeli. Kokudaki cazibeyi ortadan kaldırmamız gerekiyor’’ dedi.
İşte www.gazette.com.tr
ve YouTube’da yayınlanan o program;
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir
miyiz? Dr. Eylem Akdur Öztürk kimdir?
Çukurova Üniversitesi’nde Tıp Fakültesinde Parazitoloji Ana bilim dalında
görev yapmaktayım. Doktora mı da şu an konuşacağımız hastalık üzerine Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji bölümünde tamamladım.
Kist Hidatik hastalığını kısaca
tanımlar mısınız?
Daha önce
Ülkemizde Tenya diye bir parazit hastalığı vardı, insanlar bu hastalığı
duydular ve biliyorlar. Bu hastalık tenya hastalığı ailesinden bir parazit
hastalığı, halkalı bir parazittir. Tenya ailesinden bu parazitin yumurtasının
insanlar tarafından ağız yoluyla alınmasıyla iç organlarda içi sıvı olan
keselere neden olan bir hastalıktır. Türkiye de çok yaygın bir şekilde
görülmektedir. Bu hastalığın en genel haliyle daha fazla karaciğere
yerleştiğini görmekteyiz. Kist hidatik dediğimiz şey aslında bir tür sulu kist
diyebiliriz. Bu hastalık iç organlarda içi sıvı olan keselere neden oluyor. En
fazla karaciğerde takiben akciğer ve tüm organlara yerleştiğini söyleyebiliriz.
Hatta kemiğe bile yerleştiğini söyleyebiliriz. Biz bu hastalığı mesleki olarak
tanımlarken yaptığımız çalışmalarda şunu mutlaka belirtiyoruz. Bu ihmal edilen
önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bildiğimiz hastalık grubunda C grubunda yer
aldığını söyleyebiliriz.
Hastalığın teşhisi ve tedavi süreci
nasıl ilerliyor?
Bu kist
hastalığı yerleştiği organa göre şikâyetler oluşuyor. Hemen hemen her organa
yerleşiyor. Yerleştiği organın yapısına göre hareket ediyor. Şikâyet oranı da
ona göre şekillenebiliyor. Bazı organlarda büyüme hızı yavaşken bazı organlarda
çok hızlı büyüyebiliyor. Genelde yavaşça büyüdüğü için kronik olarak
değerlendiriliyor. Tanısı geç konulan veya tesadüfen hastalık grubunun içinde
yer alıyor. Şu şekilde vakalarla karşılaşabiliyoruz. Hasta düşüyor, röntgen
çekiliyor, o şekilde tesadüfen ortaya hastamızda kist hidatik olduğu ortaya
çıkıyor. Bu hastalık daha fazla bu şeklide ortaya çıkıyor. Bir kısmı da kist
çok büyüğü için ağrı yapıyor o şekilde ortaya çıkabiliyor. Bu hastalığın en
yaygın tanısı görüntüleme yöntemidir. Başta ultrason geliyor. Hatta bazen
ultrason ile yani görüntüleme cihazıyla ortaya çıkmayan durumları kandan test
alarak da yapıyoruz. Parazitlerde ağırlıklı olarak kan testlerinden
yararlanıyoruz. Yeni araçlar geliştirmeye çalışıyoruz. Normalde bu kistler
aktif kistler, geçiş dönemi kistleri ve pasif kistler olarak sınıflandırıyoruz.
Ancak Dünya Sağlık Örgütüne göre şu an aktif kullanılan sınıflandırması var.
Bunu beş gruba ayırıyor. Biz buna kist evresi diyoruz. İşte bu kistin evresine
göre, kistin yerleştiği evresine göre, kistin büyüklüğüne göre, klinister
hekimler dört temel tedavi protokolü var. Hekimler bunlardan birini seçiyorlar.
Bunlardan
madde madde bahsetmek istiyorum:
İlki kistin
tamamen çıkarılmasıdır. Cerrahi bir müdahale ile kist alınıyor. İkinci olarak
ise, kistin içerisi boşaltılıyor. Bir diğer kistin evresine göre ilaç tedavisi
yapılıyor. Son olarak da kontrol altında tutularak izleniyor. Tabi bu sonuncu
söylediğim pasif olan kistlerde kullanılıyor.
Ancak bu
tedavi sonrasında bu hastalığın belki de önemli kısımlarından biri yüzde 2 ile
25 oranlarında nüks etme oranları var. Sızıntı olduğu durumlarda operasyon
sırasında veya içerinin boşaltılması sırasında o parazitin içerisindeki bulunan
protus koles dediğimiz bir sıvı dolaşım yoluyla yeni bir yerde kist
oluşturabilir. Kist gerçekten çok can sıkıcı bir şeydir. Benim doktora tezimde
bu konuyla ilgilidir. Biz Ege Üniversitesinde genel cerrahi, çocuk cerrahisi ve
radyoloji iş birliği ile tanı ve görüntüleme işlevini 3 yıl boyunca sürdürdük.
Bu iş birliğine hastaları da dahil ettik. Çok sıkıntılı bir süreç olduğunu
söylemeliyim. Düşünün hasta süreci biliyor. Operasyon geçirdi ve tekrarlanma
ihtimali olduğunu biliyor. İşte bu insanı o kadar tedirgin ediyor ki, hatta
şöyle söyleyeyim, bundan 2-3 hafta önce olacak sanırım, bizde bir hasta kanının
getirdi. Bu hastalığa karşı kanında tanımlama yapılmasını istedi. Kanında
tanımlı hücreler üretilmiş mi üretilmemiş mi? Onu test ediyoruz laboratuvarda.
Muhabbet ediyoruz hastayla, kendisi emekli öğretmen, ilk tanısını 18 yaşında
yapmış. Şu an emekli olmuş halen bu hastalığın tanımlamasıyla uğraşıyor. O
yüzden önemli ve takibi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu söyleyebilirim.
Bu
hastalığın Ülkemizde görülme olasılığı nedir?
Sağlık
Bakanlığının 2019-2023 yılı için hedefledikleri dogmatik hastalıkları eylem
planı var. En güncel verileri buradan elde edebiliriz. Ama şöyle bir durum var.
Dikkat edilmesi gereken, 2016 yılında 2017 yılına doğru çok keskin bir artış
var. Orada kayıt sisteminde bir değişiklik olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de
sayılar ya Sağlık Bakanlığı veya kandan yapılan testler sonucunda bildiriliyor.
Bu gerçek sonuçları göstermiyor. Türkiye’de genel bir tarama yapılsa, asıl
pozitif kist hidatik vakaların sonuçları o zaman görebiliriz. Bu parazit
hastalığı ile ilgili Türkiye’de Parazitoloji Derneğinin 2 yılda bir düzenlediği
kongre var. Yurtdışı kongresi var. Hatta bu hastalığın federasyonu bile var. O
kongrelerde bu hep tartışılır. Daha fazla olduğu düşünülür.
O zaman bunu engellemek lazım değil mi?
Tabii. Hatta burada bulunma nedenim de bu. Bu hastalık
zaten tanısıyla, tedavisiyle, kontrolüyle çok komplike bir hastalık. İşin
içinde insan, köpek, kasaplık hayvanlar var. Arka planda birçok bilim insanı bu
hastalıkla ilgili araştırma yapıyor zaten. Hastalık döngüsünde en kolay
kırılabilecek nokta, kistli organların insan eliyle köpeklere ulaşmasını
engellemek. Parazitin ara formu köpeğe ulaşmazsa, hastalığı yayamayacak. Yani
bu kadar kolay ve bu kadar önemli. O yüzden farkındalık bu aşamada ve Kurban
Bayramı öncesinde çok değerli.
Peki, Kurban Bayramı’nda kesimi yapacak kasaplarımız
veya vatandaşlarımız ne yapmalı? Kistli iç organları nasıl imha etmeli?
İnsan eliyle bu yaşam döngüsü dediğimiz yerin en kolay
kırılacağı nokta, kasaplık hayvanların kistli organlarının köpeğe ulaşmasını
engellemek. Evet, bilmeden veriliyordu bu ama kişi bildiği halde kistli organı
köpeğe veriyorsa halk sağlığı suçu işlemiş olacak. Düşünsenize kişi kistli
organın köpeğe ulaştığında hastalık saçacağını biliyor ama bunu bildiği halde
vermesi suça girecek. O yüzden kistli iç organlar 4 – 5 metre kazılmış derince
bir çukura atılıp, gömülmeli. Bunun yanı sıra köpeğin alacağı et kokusunun
cazibesini kırması için kistli organların üzerine kireç dökülmeli. Ya da
çamaşır suyu gibi kimyasallar dökülmeli. Kokudaki cazibeyi ortadan kaldırmamız
gerekiyor. Normalde kesimler artık ilçelerde tek kesimhanede veteriner hekim
kontrolünde yapılıyor. Veteriner hekim zaten imha edilecek organları biliyor ve
bir yerde toplayıp, yakma fırınlarına gönderiyor. O zaman kistli iç organları
bulunduğunuz yerdeki en yakın kesim merkezine gidip, oraya teslim edin.
Hastalığa yakalanan vakalar içerisinde çocuklar da var
mı?
Yapılan çalışmalarda, ilerleyen yaşlarda daha çok
görülüyor gibi bir tartışma ve yorum var. Herkes, yaptığı çalışmaların
verilerini diğer yapılan çalışmalarla tartışarak paylaşıyor. Aslında bu çok
yavaş gelişen bir hastalık. Dolayısıyla ilerleyen yaşlarda daha çok görülüyor
yerine tanısı daha geç konulmuş oluyor. Benim tezimde 0 – 18 yaş grubundaki
hastalarda daha fazla kist hidatik vardı. Çünkü biz çocuk cerrahisi bölümünde
çalıştık. Yani yaştan bağımsız olay, parazit yumurtasına maruz kalmayla
alakalı. Mesela bazı yaş grupları parazit yumurtasına daha fazla maruz
kalabiliyor.
Sadece sizin yaptığınız çalışmalarda 0 – 18 yaş arası
bu kadar büyük rakamlar ortaya çıkıyorsa, o zaman Türkiye genelinde çok daha
büyük rakamlardan bahsedebiliriz öyle mi?
Yaştan bağımsız, olay sadece parazite maruz kalma. Çünkü
bazı meslek gruplarının parazit yumurtasıyla karşılaşma oranları daha fazla.
Mesela çobanlar, veteriner hekimler gibi. Fakat herkeste görülebilir.
Programın tamamını YouTube | Gazette TV kanalından
izleyebilirsiniz.