Bize biraz Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ankara’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Ankara’da
bitirdikten sonra Ankara Tıp Fakültesinden 1992 yılında mezun oldum. İstanbul
Üniversitesi kardiyoloji Enstitüsünde uzmanlığımı aldım. Doçentliğimi ve
profesörlüğümü de oradan aldım. İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsünde kardiyolog
olarak çalışmaktayım.
Hocam, geçtiğimiz aralık ayından bu yana tüm dünyayı
etkisi altına alan yayılımcı ve öldürücü bir virüsle mücadele ediyoruz...
Kronik hastalığı olanlar ve bağışıklık sistemi zayıf olanların Covid-19’a yenik
düşme olasılığının çok yüksek olduğunu biliyoruz... Kalple ilgili hangi
hastalıkları kronik olarak nitelendirebiliriz?
Biz, uzun süre devam eden, kimi zaman hayat boyu
düzelmeyen ama en az 3 ay süresi ile devam eden hastalıkları ele
alıyoruz. Kalp hastalıklarına girdiğimiz zaman ise kalp ve damar
hastalıkları, hipertansiyon, Kalp yetersizliği ve obezite özellikle kronik
hastalıklar konumuna giriyor. Bu hastalıkları olan hastalar, özellikle koronavirüsüne
yakalandığı zaman çok ciddi sonuçlar karşılaşıyorlar. Bu hastalıklara yakalanan
kişiler için ölümcül oluyor. Bu kronik hastalıkları bu nedenle çok iyi
izlememiz gerekiyor.
Son yapılan bilimsel bir çalışmaya göre Covid-19;
sadece akciğer ve beyne değil, büyük oranda kalbe de zarar verip kalp
yetersizliğine neden oluyormuş. Hatta ölümlerin bir kısmının kalp
yetersizliğine bağlı olduğu söyleniyor… Bu konu hakkında ne söylemek
istersiniz?
Çeşitli nedenlerden dolayı işte ateşe bağlı koronavirüs
sırasında inflamasyon dediğimiz, yangı yani iltihabi olaylar, kalp kası
dokusunda hasara neden oluyor. Çoğu hastalığın esasında ölüm nedeni kalp
hasarına bağlı meydana geliyor. Akciğer tutulumu kadar kalbi de tutuyor. Az
önce saydığımız risk faktöründe kronik hastalığı olan hastalar, kendilerini çok
iyi tedavi edip buna hazırlıklı olmaları gerekiyor. Gerçekten koronavirüs
akciğeri tuttuğu kadar kalbi de tutuyor ve kalp yetersizliğine sebep
olabiliyor.
Genel olarak kalp yetmezliğini nasıl tanımlayabiliriz,
hocam?
Kalp yetersizliği, kalbin kasılması gücünün azalması
sonucu kalbin doku ve organlara gerekli ve yeterli pompalayamaması sonucu
ortaya çıkan klinik bir tablodur.
Kalp yetmezliğinin bulguları nelerdir?
Kalp yetersizliğinin bulgularında karşımıza çıkan en sık
çıkan bulgular; eforla oluşan nefes darlığı, gece uyandıran bir nefes darlığı
olabilir, öksürük olabilir, hastalar çabuk yorulur ve halsiz kalır, iştah kaybı
olur, geceleri sık idrara çıkma ihtiyacı duyarlar, bacaklarda ve karında şişme
oluşur, hızlı kilo alımı olur. Kalp yetersizliğinin genel semptomları bunlardır
ama en sık karşılaştığımız semptom nefes darlığı, bacaklarda ve karında
şişmedir.
Kalp yetersizliğinin sebepleri nelerdir?
En sık sebebi kalp krizidir. Kalp krizi geçiren hastaya
zamanında müdahale edilemezse, kalp kasının ölmesine ve de kalbin o pompa
yükünün azalmasına sebep olur ve sonuçta kalbin pompalaması azalır. Yani en sık
nedeni kalp krizinde görüyoruz. Diğer sebepler içerisinde tansiyon yüksekliği,
kalp kapak hastalıkları, halk arasında kalp kası iltihabı olarak bilinen
miyokardit yani kalbin enfeksiyonu. İşte Korona da miyokardit sebebi olabilir. Kalp
kasını enfekte edebilen bir virüs. Ama en sık gördüğümüz kalp yetersizliği
nedeni kalp krizidir.
Kalp yetersizliğinin sıklığı ile ilgili neler söylemek
istersiniz?
Kalp yetersizliği yaşla artık gösterir, erişkin
popülasyonda yüzde1-2 oranındayken, 70 yaşın üzerinde gerçekten çok yüksek bir
orandır yüzde 10’un üzerine çıkmaktadır. Toplumda çok sık gözlenen bir
hastalıktır esasında kalp yetersizliği.
Kalp yetmezliği ölüm oranları nedir?
2017’deki Avrupa verilerine göre 1 yıllık ölümler kararlı
hastalarda yüzde 7’iken hastaneye yatmış olan hastalarda yüzde 17’ye
çıkmaktadır. Dikkat ettiyseniz bunlar bir yıllık oranlar ve çok yüksek oranlar.
Beş yıllık ölüm oranları ise yüzde 50 yani yarısını kaybediyoruz. Bu nedenle
kalp yetersizliği hastalarının tanı ve tedavileri çok önemli. Eğer biz bunlara
yakın bir tedaviyi ve tanıyı koyarsak ölüm oranlarını azaltabiliriz. Kalp
yetersizliği çok yüksek ölüm oranlarına sahip.
Bildiğimiz kadarıyla triküspit kaçak olan hastalar,
cerrahi bir operasyonla göğüs kafesi açılarak tedavi edilebiliyor… Ancak siz;
ülkemizde ilk kez uygulanan kesiksiz bir yöntemle bu kapakta oluşan kaçağı
tedavi etmeye başladınız… Bunu bize anlatabilir misiniz?
Şimdi bu kalp yetersizliğinde semptomlardan bazılarının
karınlarda ve ayaklarda şişkinlik olduğunu söylemiştim. Kalbin sağ tarafında
bizim triküspit dediğimiz bir kapak mevcut. Bu kapak, kanın bacaklardan veya
boyun damarlarından üstten gelip sağ kalbe kanın dönmesine oradan da
akciğerlere gitmesini sağlar. Bu kapakta bir problem olursa kalp, kanı akciğere
gönderemez ve kan bacaklarda ve boyunda toplanır. Bunun sonucunda da karında ve
ayaklarda şişme oluşur. Triküspit olan hastalar bize en sık karın şişme ve
ayaklarda şişme ile geliyor. Bu hastalara baktığımız zaman dünyada bu
hastalarının sayısının 8 milyon civarında olduğunu görüyoruz. Bu 8 milyon
hastanın ancak 25 bin-23 bin hastanın cerrahi tedaviyle yani klinik göğsünü
açarak tedavi edilebileceğini görmekteyiz. 8 milyon hastadan 25 bin hastayı
böyle tedavi ederken geri kalan hastalara bir şey yapılamamaktadır. Buradan
yola çıkarak, kasıktan girilerek, yarmadan acaba bir düzeltme yapılabilir mi?
4-5 yıldır gelişmeler var tıpta ve bu hakikaten de ileri bir gelişme. Kasıktan
girilerek kapağın düzeltilebilme imkanı mevcut şuan. Bunun için gerçekten
hastaların şanslı olduklarını düşünüyorum. Amerika’da 4 milyon 700 bin hasta
var, sadece 13 bin hasta ameliyat edilebiliyor ki bu çok düşük bir rakam.
Amerika’ya baktığımız zaman 2,5 milyon hasta var sadece 10 bini cerrahiye
gidebiliyor. Bu hastalar, karın şişliği bacaklarda şişlik ile dolaşıyorlar ve
hiçbir çareleri yok. Bu nedenle işte hastaların ameliyatların da riskli olması
da bir etken tabi. Bu nedenle hiç göğsü yarmadan kasıktan girilerek çeşitli
yöntemler yapılmaya başlandı. (Cerrahi müdahalenin ayrıntılarını Gazette TV
YouTube kanalımızdan izleyebilirsiniz)
Bu tedavi yöntemi, dünyada ilk kez nerede ve ne zaman
yapılmaya başlandı?
Ben şunu belirtmek istiyorum bu işlemler dünyada hem
kapağı dikme işlemi hem de 2 tane k kapak oluşturma işlemi çok umut vaat edici
ve toplamda herhalde yaklaşık olarak bu üç dört işlem toplamda dünyada bine
yakın hastada şu an uygulandı. Bu hastaların sonuçları da gayet iyi. İlk olarak
Almanya’da yapıldı daha sonra da diğer ülkelerde de yapılmaya başlandı.
Tedavinin herhangi bir riski var mı? başarı oranı
nedir?
Çok yüksek bir başarı oranı var gerçekten yüzde 95’lere
ulaşan bir başarı oranı var. Hastaları bir kere Semptomatik olarak çok
rahatlatıyor. Özellikle bu hastalar bu müdahale sonrası hızlı bir cevap
alıyorlar. Başarı şansı yüzde 90’ların üzerinde, risk çok düşük. Tabi her
işlemin her riski var fakat gerçekten bu hastalarda risk yüzde 1-2, onun
dışında çok büyük bir riski yok.
haber,
gazete, gazette, manşet, gazete manşetleri, recep tayyip erdoğan, ömer çelik,
adana, büyükşehir, zeydan, zeydan karalar, adem aköl, adem aköl kimdir, Fatma
inci gül, inci gül, inci, soner çetin, fatih Mehmet kocaispir, akif kemal akay,
türkiye, meclis, siyaset, oy, sağlık, anabülten, ekonomi, kemal kılıçdaroğlu,
devlet bahçeli, ekrem imamoğlu