AB Çalışmaları Merkezi Platformu Başkanı, Akdeniz-Türk Alman İşadamları Derneği Başkanı, Çukurova Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Derneği Başkanı Teyfik Kısacık, 2003 yılından itibaren “iç göçün yarattığı” sosyal problemleri incelediklerini söyledi. Kısacık, bu tarihten sonra ülkemize Suriye’den, Irak’tan ve Afrika’dan göçmenlerin gelmeye başladığına dikkat çekerek, 2021’den itibaren de Afganlı vatandaşların yoğun biçimde akın ettiklerini vurguladı.
Göçmen sorununun, basında, tv’lerdeki açık oturumlarda ele alınmamasına hayret ettiklerini dile getiren Teyfik Kısacık, “Göç ve Uyum Bakanlığı”nın kurulması gerektiğini ifade etti. Kısacık, “Bizler bu mevzu ile 2004 senesinden itibaren çalışmakta ve gerekli olan bilgileri yolluyoruz. Bugüne kadar medya ve televizyonlardaki açık oturumlarda bu mevzunun ele alınmamasına doğrusu hayret etmekteyiz. Bilhassa açık oturumlarda yazarlarla ve devletin birimleri ile iç ve dış göçlerin yarattığı sosyal problemler ve çözüm şekillerinin ele alınması en büyük dileğimdir” dedi.
Kısacık, iç göç ve göçmen sorunlarıyla ilgili, 19 Şubat 2004’te “Çukurova Bölgesi’nde Göçün Entegrasyonu” başlığı adı altında etkinlik düzenlediklerini ve konuya ilişkin dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere parti ayrımı yapmadan Adana milletvekillerine, ilgili kurum ve kuruluşlara ortaya çıkan bilgi ve raporları gönderdiklerini anımsattı. Kısacık, göçün dünya üzerinde her zaman var olduğunu hatırlatarak, “Bizler bu göçün yaratmış olduğu sosyal problemleri bir plan çerçevesinde ‘devlet politikası’ olarak gerçekleştirirsek, bu sorunların önüne kesin olarak geçeceğimize inanıyorum, Bunun tek çaresi de Türkiye’de ‘Sosyal İşler Bakanlığı’nın kurulmasıdır” dedi.
Dünya ülkelerinden göçle ilgili örnekler veren Teyfik Kısacık, ABD’nin eskiden her sınıftan göçmeni kabul ederken, bugün artık sadece okumuş, teknik, politik ve siyasi bilim adamlarını aldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
ALMANYA, TÜRKLERİN ENTEGRASYONUNU SAĞLADI
“İngiltere’de aynı şekilde kolonileri olan Pakistan ve Hindistan’dan, Fransızlar; Cezayir ve Tunus’tan, Almanlar; İtalya, Yugoslavya, Portekiz, İspanya ve Doğu Avrupa ülkelerinin yanı sıra 1960 yılından sonra Türkiye’den Almanya’ya işçi akımı başlamış ve şu anda Türklerin sayısı 3 milyonu bulmaktadır. Aynı şekilde Fransa, Avusturya, Hollanda, Belçika, Danimarka ve İsveç’e göç etmiş çok sayıda Türk vatandaşımız bulunmaktadır. Aynı şekilde Türkiye’de de Yugoslavya, Arnavutluk, Bulgaristan bölgelerindeki Türkleri büyük miktarda göç ile almışlardır. Orta Asya’dan, Türk cumhuriyetlerinden ve diğer birçok dünya ülkelerinden gelen ve sonradan Türk vatandaşı olan insanlar vardır. Göç olgusu böyle oluşmuştur. Bilhassa, Osmanlı İmparatorluğu zamanında ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti zamanında kendi vatandaşlarımız köyden şehre ve şehirlerden başka şehirlere göç etmişlerdir.
Fakat 30 yıldır çok büyük sayıdaki vatandaşlarımız bilhassa Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan çeşitli nedenlerle (yüzde 80 işsizlik, yüzde 15 feodal yapı, korucular, aşiret kavgası, PKK korkusu, yüzde 5 daha iyi eğitim, hastalık, yatırım) “iç göç” nedeni olmuştur. Bu bir tabiat kanunu gibidir. Almanya’da bunu 50 yıl önce talebe olarak 1960 yılında görmüş olmam, Almanya’da okurken, Türklerin Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki sorunlarını, yarattıkları gettoları, lisan bilmemelerini ve şehir hayatı yaşamamış bazı Türk aile ve çocuklarını gördüm. Onlarla bir araya gelerek sosyal hayatta ve çalıştıkları yerlerdeki sorunlarını gözlemledim. Çünkü Almanlar, Türk işçilerini uzun sene “misafir işçi” olarak düşünmüşlerdir.
Onun için Türk aile ve çocukları ile yakından ilgilenmediler. Dolayısıyla Türkler büyük şehirlerde kümeleşerek varoşları (gettoları) yarattılar. 30 seneden sonra hatalarını anlayarak çocuklar için kindergarten ( 0-6 yaş çocuk yuvaları), gençlerin ilk, orta, lise ve bilhassa mesleki teknik eğitimin yanında üniversite okuyabilmeleri için her türlü kurslar, teşvikler, burslar vererek, birçoğunun da Alman vatandaşı olmasını sağlayarak Türklerin Alman toplumuna entegrasyonunu sağladılar ve halen bunların en iyi olması için çaba harcıyorlar”
ÇUKUROVA’DA GÖÇ PROJESİ
Teyfik Kısacık, bugüne kadar Çukurova’da göçün entegrasyonu konusunda da birçok çalışmalar gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Kısacık, şöyle dedi:
“Çukurova Göç Projesi ile 2003 yılından beri uğraşmaktayız. İç göçün yaratmış olduğu sorunları yerinde tespit etmek için genel olarak büyük şehirlerdeki varoşları dolaştım, orada yaşayan insanlarımız ister göç etmiş olsun ister bölgede yaşayan halk olsun, hiçbiri bu durumdan memnun olmadığını 10 senedir görüyoruz ve hissediyoruz. Onun için genel olarak Türkiye’de bu sorunların çözümünü siyasetçilere bırakıyoruz. Benim çalışma alanım sadece niçin insanlar göç ediyor, etmemeleri için ne yapmak lazım? Bu mevzular madalyonun bir tarafı. Bu durumu her kesimin çok iyi bildiğine inanıyorum!..
Madalyonun diğer yüzünde ise, 30 yıl boyunca Doğu’dan ve Güneydoğu Anadolu’dan Kürt kökenli Türk vatandaşlarımızın uyum sağlaması için sadece Çukurova’ya (Adana-Mersin göçün kapısı, anayolu, çoğunlukla ilk durak ve yerleşim yerleri) Göçün Uyumu projesi ile ilgilendik. Bu mevzuda, Adana medyası, TV’leri varoşlarda muhtarlar ile bu mevzuyu açık oturumlarda tartışılmıştır. Medya ve TV ile varoşları dolaşıp halk ile muhtarların aracılığıyla evlere, kahvelere hatta atölyelerine gittik. Onun için onların kaliteli, verimli, organizasyona sahip ve pazarlama olanaklarını arttırmalarına yardımcı olmalıyız ki bu insanlara istihdam sağlayalım. Uygun olursa, ucuz kredilerle beraber 3 sene için su, elektrik, vergi, sigorta primi icap ediyorsa alınmasın (çoğunlukla zaten bunları ödeyemiyorlar) sonra öyle yapmalıyız. Üç sene sonra bunları KOBİ statüsünde kurumlaştırılmalı. Böylece bunları merdiven altından kayıtlı ekonomiye sokabilelim. Bu sadece bir misal olarak varoşlardaki insanlarımızla neler yapabileceğimizi göstermesi için”