Gazetemiz Gazette’ye mesleği ve uzun yıllardan beri çok yakından ilgilendiği edebiyatla ilgili özel açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Dilek Özcengiz, “Ben hayat yolunu hep renklendirmeye çalıştım. Ben, mesleğim alanında alabileceğim tüm eğitimleri almaya açık bir insanım” dedi.
İNSANLARI YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİDE TUTAN ÇOK KRİTİK BİR İŞ
Prof. Dr. Dilek Özcengiz, Anesteziyoloji ve Reanimasyon hakkında, kısaca şu açıklamaları yaptı:
“Ben Çukurova Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Yoğun Bakım Anabilim Dalında çalışıyorum. Yani aslında insanları yaşamla ölümün arasındaki o ince çizgide tutan çok kritik bir işi icra ediyorum. Çok farklı bir görev ve insanlar bizi tatbikî görmüyorlar. Biz kalbin arka tarafında kalıyoruz. Tatbikî tüm meslektaşlarım insan hayatını kutsal sayıp öyle çalışıyorlar.
Ben 1995 yılında Ankara Tıp fakültesini bitirdikten sonra ilk mecburi hizmet görevimde tanıştım anestezi ile. Tatbikî hayatım mesleğimden ibaret değil hayat bir yol ve bizler bu yolda yürüyoruz. Ben bu hayat yolunu hep renklendirmeye çalıştım. Mesleğim alanında alabileceğim tüm eğitimleri almaya açık bir insanım ben.”
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) hekimlik mesleğini ‘hekim insanın ilk halini sağlayan, koruyan ve sürdürmesine katkı sağlayan meslek dalıdır’ diye, tanımladığını kaydeden Prof. Dr. Özcengiz, “Sizin baktığınız materyaliniz insansa biopsikososyal canlıya insana biyolog gibi hizmet veremezsiniz. İnsanın sosyal ve psikolojik yaşantısını ele alıp düşünmek ve hepsine katkı sağlamak zorundayız. Bizim almış olduğumuz tıp eğitiminin felsefesi, temeli budur” dedi.
YUVAYI YAPAN ANNEDİR
ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Anestezi ve Yoğum Bakım Uzmanı Prof. Dr. Dilek Özcengiz, toplumumuzda ‘kadın’ ve ‘anne’ kimliği hakkında da şunları söyledi:
“Basit düşünecek olursak toplumun bize bu kadar yüklediği kimliklerden arınarak bütün canlıların bir dişisi bir erkeği vardır. Bütün canlılar böyledir. Ama kadın dediğimiz zaman olay bambaşka bir boyuta geçiyor. Özellikle benim kuşağımda kadından çok beklenti vardı. İyi anne, iyi eş ve aynı zamanda çok başarılı kadın. Yeni nesilde bu yükler biraz daha azaldı ama gözlemlerime göre halen devam etmekte. Tüm canlılara baktığımız zaman yuvayı yapan annedir. Dişidir. Kadın ne kadar güçlü ise her şey o kadar iyidir.”
Prof. Dr. Dilek Özcengiz, edebiyatla olan ilişkisini de, Gazette’ye şöyle açıkladı:
“Bu çok eski bir aşk, arada bir yerde kalmış rafa kaldırılmış bir aşk aslında. Edebiyat benim için artık ümidimi kestiğim bir sevgili gibiydi. Günün birinde şöyle bir şey oldu. Ben bir tıp gazetesinde uzun yıllar köşe yazarlığı yaptım ve hala da yapıyorum. Prof. Dr. İsmail Hakkı Bey bir gün dedi ki numaranı ver seni arayacağım, daha önce hiç tanışmıyorduk ve ilk kez bir telefon konuşması oldu. Hocam bana Rubay yaz dedi ve uzaktan Rubay yazmayı öğretti ve ben bunun üzerine bir eser yazdım ve gelirini Kadın Hekimler Eğitim Vakfı’na bağışladım. Umarım amacına ulaşır. Buradan da bu vesile ila Hocama saygı ve sevgilerimi gönderiyorum”