Canlı büyükbaş hayvan ithalatında yüzde 135 olan gümrük vergisi oranı yüzde 26’ya, dondurulmuş, soğutulmuş ya da taze sığır eti ithalatında 100-225 arasında değişen gümrük vergisi oranları ise yüzde 40’a, buğdayda yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 45, arpada yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 35, mısırda yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 25’e indirilmesinin ülkemiz üreticisinin desteklenmesi yerine yabancı ülke üreticisinin desteklenmesi anlamına geldiğini belirten Karademir, daha önce yapılan hayvan ithalatlarının sorunların çözümüne etki etmediğine dikkat çekerek şöyle konuştu:
"Ülkemizdeki hayvan varlığı, verim seviyelerinin düşük ve gerçek üretimin ilan edilenlerin gerisinde olduğu bilinen bir gerçek. Bu üç olumsuz unsurun da temel nedeni üreticilere uygun üretim ortamının sağlanamaması. Bir başka ifadeyle, başta Tarım Bakanlığı olmak üzere hükümetin ilgili birimlerinin görevlerini yapmıyor olmalarıdır. Son yıllarda ülkenin gündeminden düşmeyen kırmızı et krizinin ithalatla çözüleceğini düşünenlerin 30 Nisan 2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararla başlattıkları ithalat, krizi çözmediği gibi aksine sorun her geçen gün daha da ağırlaşmıştı.”
CANLI HAYVAN İTHALATINA 3,4 MİLYAR DOLAR ÖDENDİ
2010-2016 döneminde ülkeye ithalat yoluyla (2 milyonu büyükbaş, 2,2 milyonu küçükbaş olmak üzere) 4,2 milyon başın üzerinde canlı hayvan ithal edildiğini ifade eden Karademir, “Söz konusu dönemde 3,2 milyar doları büyükbaş, 240 milyon doları da küçükbaş olmak üzere sadece canlı sığır ile koyun ve keçi ithalatı için yaklaşık 3,4 milyar dolar bedel ödendi. Aynı dönemde (2010-2016) değişik formlarda (dondurulmuş, soğutulmuş vb.) sığır karkası ithalatı da yapıldı. Bunun miktarı 217 bin ton, tutarı da 1 milyar dolar civarındadır.
Eğer ithal edilen sığır eti, sığır başına ortalama 300 kg karkas alınacağı varsayımı ile hayvana dönüştürülürse, bulunacak sayı yaklaşık 725 bin baş sığır olacaktır. Dolayısıyla Türkiye 2010-2016 yılları arasında yaklaşık 3 milyon başa yakın sığır ithal etmiştir denebilir. Bu sayıya 2017 yılında gümrüksüz olarak ESK tarafından ithal edilmesi öngörülen 500 bin baş sığır dahil değildir.”
ÇÖZÜM İTHALATTA DEĞİL
Türkiye'nin sahip olduğu tarımsal potansiyelin yanlış tarım politikaları ile yok edildiğini söyleyen Karademir sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siyasal iktidar tarımsal destekleri üreticilere vermek yerine, büyük işletmelere vermekte. Küçük ve orta ölçekli üreticiler piyasa mekanizmasının insafına terkedilmekte. Canlı hayvan varlığının artışı söz konusu olunca istatistiklerle oynanmakta. Türkiye tarımsal üretiminin en önemli girdileri olan tohum, gübre, tarım ilacı ve mazot bakımından ithalata bağımlı. Bu nedenle dövizdeki yükselme üretim maliyetlerini artırmakta. İzlenen politikalar dışa bağımlılığı azaltmak yerine giderek artırmakta; üretimi sürdürülemez hale getirmekte. İthalatın çözüm olmadığı (pirinç, kuru fasulye, sap- saman ve kırmızı ette) defalarca görülmesine rağmen, bu politika ısrarla sürdürülmekte.
BUĞDAY HASADI BAŞLADI FİYAT ORTADA YOK
Güney-Güneydoğu'da buğday hasadının tamamlandığını ancak hala taban fiyatının açıklanmadığını da belirten Karademir, "2003-2016 yıllarını kapsayan AKP döneminde ithal edilen 63 milyon ton hububat için 17,5 milyar dolar ödendi. Hububat ithalatının 41 milyon tonu buğday, 12 milyon tonu mısır, 4,5 milyon tonu pirinç ve çeltiktir. Hububatın gıda güvenliğinde vazgeçilmezliği dikkate alındığında, Türkiye'nin ithalata bağımlılığının arttığı ve giderek gıda güvenliğini yitirdiği FAO raporlarında da yer almaktadır. Bilindiği gibi Güney-Güneydoğu'da buğday hasadı tamamlandı. İç Anadolu Bölgesinde hasada ise yaklaşık 15-30 gün sonra başlanacak. Ancak AKP hükümeti henüz TMO aracılığıyla müdahale alım fiyatlarını açıklamadı. Enflasyonu düşürmek bahanesiyle bu dönemde gümrük vergilerinin indirilmesinin, üreticinin elindeki hububat fiyatlarını baskılamaktan başka bir faydası olmayacak. Ancak bu kararların, orta vadede, tarımsal üretimi azaltıcı etkilerinin olacağı gayet açık. Çözüm ithalat değil, planlı ekonomidir."