Karakuş mesajında devamla şunları söyledi: ’’1 Eylül Dünya Barış Günü tüm ülkelerde, İkinci Dünya Savaşı'nı başlatan Nazilere karşı direnme ve İkinci Dünya Savaşı sonucunda 52 milyon insanın bir hiç uğruna ölmesini anma günü olarak hatırlanmaktadır. Hitler faşizminin 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşını başlattığı tarih olan 1 Eylül “Dünya Barış Günü” olarak ilan edilmiştir.
Gerçekten de Dünya, barışı korumak adına çok büyük bedeller ödemiştir ve ödemeye devam etmektedir. Günümüzde emperyalist ülkelerin, az gelişmiş ülkelerin doğal kaynaklarını sömürmek için Yeni Dünya Düzeni aldatmacası altında özellikle bölgemiz ile Ortadoğu’yu yeni baştan dizayn etmek gibi bir istek ve beklentisi bulunmaktadır.
Bu beklentiler çerçevesinde kendilerine “Süper Güç” tanımını yapan bu ülkeler, dünyanın çok önemli tarihi, stratejik ve jeopolitik öneme sahip ülkelerinin yönetimlerini etkileme, kontrol etme ve yönlendirme gayreti içindedirler. Bunda da ne yazık ki ülkemizde de tanık olunduğu gibi iç mihrakların gönüllü desteğiyle zaman zaman başarıya ulaşmışlardır.
Geriye dönüp baktığımızda 1980’de başlayıp 10 yıl süren Iran-Irak savaşı sırasında 1 milyon insan yaşamını yitirmiştir. Yine Irak’a demokrasi getirdiğini ileri süren ülkeler 2003’teki Körfez harekâtının ardından bugüne kadar 1,5 milyon insanın ölümüne yine milyonlarcasının yaralanmasına ve sakat kalmasına yol açmıştır. Afganistan’da hala ne zaman biteceği, nasıl
biteceği belli olmayan on binlerce kişinin can verdiği bir savaş devam etmektedir. Afrika’da anlamsız bir biçimde sürdürülen din savaşlarında yine binlerce insan yaşamını yitirmektedir.
Dünyada daha önce de kendini gösteren Irk ve Milliyet savaşları ne yazık ki tüm dünyada yavaş yavaş yerini Din ve mezhep çatışmalarına bırakmıştır. 3 milyar Hıristiyan 1,5 milyar Müslüman nüfusun yaşadığı Dünyanın geleceği açısından tehdit dozu yüksek, en tehlikeli olan da din ve mezhep savaşlarıdır..
Aslında büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, çok anlamlı ve gurur verici bir tarihsel nokta olarak, 20 Nisan 1931’de, CHP Genel Başkanı olarak dile getirdiği, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözü Türkiye Cumhuriyeti için 80 yıl boyunca hem ülkemizde hem komşu ülkelerde barışı sağlamak adına önemli bir yol gösterici olmuştur.
2002 yılından bu yana, Türkiye’nin 80 yıllık değişmez ve kurucu güç olarak varlığını korumaya yönelik Dış Politikası, ne yazık ki yozlaştırılmış, kişilerin iç dünyalarındaki hayal, rüya ve beklentilerine uydurularak maceraya döndürülmüştür. Türkiye’nin dış siyasetinde barışa yönelik kırmızı çizgileri adeta paspas gibi çiğnenmiş, ülkemizi tehdit etmeyen, savaşa götürmek için açıklamalar yapmayan komşumuz hemen hemen kalmamış gibidir.
Cumhuriyeti kuranların ısrarla ve inatla içine düşmekten kaçındığı, uzak durduğu ve kendini sakındığı “Ortadoğu bataklığına” adeta balıklama atlayan AKP iktidarı ülkeyi hızla bir iç ve dış çatışmanın eşiğine sürüklemişlerdir.
Türkiye’nin bu “kirli savaşın” içine doğru hızla çekilmeye çalışılması sadece bölge güvenliğini değil tüm Dünya barışını da ciddi anlamda tehdit etmektedir.
Ünlü İngiliz siyasetçisi ve düşünürü Çiçero’nun da dediği gibi; “En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir”
Dünyada ve Türkiye’de barışı ve istikrarı mutlaka CHP’nin iktidarında yakalayacağız. Halkımız hiçbir zaman barıştan ve kardeşlikten yana umudunu, beklentisi ve özlemini
yitirmesin. Unutmayın ki bu Cumhuriyetin sahiplerinden biri ve en önemlisi Cumhuriyet Halk Partisidir. Doğusuyla, Batısıyla; Kuzeyiyle, Güneyiyle yurdun her karış toprağında barışı ve huzuru sağlamak bu Cumhuriyeti kuran partinin temel ödevi ve görevidir.
Savaşların, ölümlerin, acıların ve gözyaşların bittiği bir Dünya ve Türkiye diliyorum’’