Gazze'deki gelişmelere ilişkin "Gazze'de yaptıklarından dolayı İsrail'i suçluyorsunuz ve Sayın Netanyahu'yu 'zamanın Hitler'ine' benzetiyorsunuz. İsrail ve Batı ülkelerinin terörist olarak değerlendirdiği Hamas'ı ise bir 'kurtuluş hareketi' olarak destekliyorsunuz. Türkiye'nin bakış açısını anlatabilir misiniz?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"İsrail'in aylardır Gazze halkına yaşattıklarına bakıp İsrail'in hastane bombalamasını, çocuk öldürmesini, sivil halka zulmetmesini, çeşitli bahanelerle masumları açlığa, susuzluğa, ilaçsızlığa mahkum etmesini meşru görmek mümkün müdür? Hitler geçmişte ne yaptı? Toplama kamplarında insanlara zulmetti, öldürdü. Sadece 7 Ekim sonrası değil, öncesinde de yıllarca Gazze açık hava hapishanesine çevrilmedi mi? Adeta bir toplama kampı gibi oradaki insanlar yıllarca kıt kaynaklara mahkum edilmedi mi? 7 Ekim sonrası Gazze'de en vahşi şekilde sistematik toplu ölümlerde kimin imzası var? İnsanlara 'Şu bölgeye gidin' deyip oraya bombalar yağdıran İsrail'e ne denir? Netanyahu ortaya koyduğu soykırım yöntemleri ile Hitler'i de kıskandıracak seviyeye gelmiştir."
Ambulansları hedef alan, yemek dağıtım noktalarını vuran, yardım konvoylarına ateş açan İsrail'den söz ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Gazze'de insanların yaşama hakkı başta olmak üzere onlarca hak ve özgürlüğü çiğneniyor. Biz onların haklarını savunuyoruz. Barışı savunuyoruz. İsrail ise Birleşmiş Milletler kararlarını, uluslararası hukuku, insan haklarını pervasızca çiğnemeye devam ediyor. Düşünün sizin evinize biri gelip 'Burası artık benim, git buradan' derse tavrınız ne olur? 'Gel benim evime yerleş elimden al' mı dersiniz, yoksa evinizi savunur musunuz? Haliyle evinizi savunmanız ve haksızlığa karşı koymanız beklenir." ifadelerini kullandı.
"HAMAS NE İSTİYOR, İSRAİL'İN İŞGAL ETTİĞİ FİLİSTİN TOPRAKLARINI GERİ ALMAK"
Erdoğan, İsrail'in sadece Gazze'de değil, bütün Filistin topraklarında bunu yaptığını vurgulayarak, "Adına 'yerleşimci' dedikleri teröristler için Filistinlilerin evlerini ve topraklarını ellerinden aldı. Onları, Filistinlilerin evlerine yerleştirdi. Haliyle bu uzun yıllara yayılmış sistematik zulme karşı, Filistinliler de bir noktada örgütlendi ve direnmeye başladılar. Batı'nın terörist damgası vurmaya çalıştığı Hamas ve Filistin'deki diğer direniş grupları, esas itibarıyla bu zulme verilen tepkiden doğmuştur." şeklinde konuştu.
Hamas'ın, Filistin'de İsrail tarafından işgal edilmiş evlerine, iş yerlerine ve topraklarına sahip çıkan insanlardan başka bir şey olmadığını kaydeden Erdoğan, "Hamas ne istiyor, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarını geri almak, devletlerini yeniden ayağa kaldırmak. 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan, egemen, bağımsız, coğrafi bütünlüğe sahip Filistin Devleti tanınırsa direnişe gerek kalır mı? Kaldı ki Hamas bunun gerçekleşmesi durumunda silahlı kanadını lağvedeceğini ve yollarına siyasi parti olarak devam edeceklerini de ilan etmiştir. İki devlet temelinde çözüm, kalıcı ve sürdürülebilir barışı sağlayacak etkin bir yoldur." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Görüyorsunuz son açıklamasıyla Hamas ateşkese razı oldu ancak İsrail, Gazze'nin tamamını işgal hevesi nedeniyle bahaneler üretip ateşkes istemiyor. Zulüm ve katliam devam ediyor. Biz ise çözüm için çabalamayı sürdürüyoruz. İsrail'e destek verenlerin tüm bu yaşananları yeniden düşünmesi ve tarihsel sorumluluk anlayışı ile barış ve huzuru savunan tarafta yer alması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"ABD ZİYARETİ KARŞILIKLI PROGRAMLARIN UYUŞMAMASI NEDENİYLE ERTELENDİ"
ABD Başkanı Joe Biden ile programlanan görüşmelerinin neden aniden ertelendiği ve ABD'nin, Türk-Yunan ilişkilerinde arabulucu rolü oynaması gerektiğine inanıp inanmadığı sorulan Erdoğan, ABD ziyaretinin karşılıklı programların uyuşmaması nedeniyle ertelendiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Biliyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri bir seçim arifesinde ve Sayın Biden'ın programları daha da yoğunlaştı. Bizim de programlarımız hem yurt içinde hem yurt dışında yoğun bir şekilde seyrediyor. Bu tip ziyaretler her iki tarafa da uygun zamanlarda gerçekleşir. Arkadaşlarımız muhatapları ile görüşmeler yapıyor ve uygun tarih belirleme çalışmaları devam ediyor. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde Amerika Birleşik Devletleri'nin denge politikasını muhafaza etmesinden yanayız. Biz, Yunanistan ve ABD, NATO'nun üyeleriyiz. Müttefiklik hukukuna uygun mesafede sürdürülecek ve yapıcı diyalog zeminini teşvik edici yaklaşımların yararlı olacağı kanaatindeyiz. Kaldı ki bizim Yunanistan ile aracısız doğrudan temas zeminimiz vardır. Bunu korumak ve geliştirmek ilişkilerimize daha fazla olumlu katkı sağlar."
"DÜZENSİZ GÖÇLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI ALANDA İŞBİRLİĞİ, EŞİT YÜK VE SORUMLULUK PAYLAŞIMI GEREKLİDİR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yasa dışı göçmenlerin kontrolünde Yunanistan ile işbirliğinin düzeyi hakkında görüşünün sorulması üzerine, şu yanıtı verdi:
"Bu alanda kurumlarımız arasındaki temaslar ve bilgi alışverişi oldukça somut sonuçlar verdi ve bu devam ediyor. Öte yandan, her zaman vurguladığımız üzere, düzensiz göçle mücadele konusunda uluslararası alanda işbirliği, eşit yük ve sorumluluk paylaşımı gereklidir. Kalıcı çözümler için çalışmaya çok taraflı bir biçimde devam etmenin gerektiği de ortada. Konuyla ilgili tüm tarafların işbirliği yapması, meseleyi hızlı ve etkin biçimde sağlıklı bir zeminde ilerletmenin yolunu açacaktır."
"ONLARCA DEFA BU KONUDA SAMİMİYET TESTİNDEN BAŞARIYLA GEÇTİK"
Turist vizesinin uygulanmasının şimdiden iyi sonuçlar verdiği belirtilerek, karşılıklı fayda sağlayabilecek başka ekonomik işbirliği alanlarının olduğunu düşünüp düşünmediği sorulan Erdoğan, diplomasideki temel yaklaşımlarının "kazan-kazan" esası olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin de Yunanistan'ın da iki önemli turizm ülkesi olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yunan adalarına kapıda vize uygulaması ile vatandaşlarımız kolay seyahat imkanına kavuştu. Aslında tüm bunlara lüzum kalmaması ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye vize serbestisini tanıması gerekir. Biz bu konuda ilerleme sağlamak istiyoruz. Yunanistan ile kapıda vize benzeri karşılıklı fayda sağlayacağımız alanların varlığına inanıyoruz. Pozitif gündemle ele aldığımızda ticari ilişkilerimiz başta olmak üzere birçok başlıkta ilerlemeler sağlayıp ülkelerimize kazandırabiliriz. Örneğin karayolu nakil vasıtalarına uygulanan kotaların kaldırılması ve geçiş rejiminin serbestleştirilmesi ticaret hacmimizi çok hızlı artırarak hedeflerimize daha kolay ulaşmamızı sağlayabilir. 'Kazan-kazan' esasını laf olsun diye dillendirmiyoruz, biz bu konuda samimiyiz ve onlarca defa bu konuda samimiyet testinden başarıyla geçtik. Karşımızda da samimi yaklaşım gördüğümüzde yeni karşılıklı kazanç fırsatları oluşturmak çok kolay olacaktır."
"ATİNA BİLDİRGESİ İLİŞKİLERİMİZDE YENİ BİR AŞAMANIN BAŞLANGICI OLMUŞTUR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İktidarda olduğunuz 20 aşkın yılda, Türkiye ile Yunanistan ilişkilerinin hangisini en iyi, hangisini en kötü anı olarak seçersiniz?" sorusu üzerine, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Burada pozitif meselelerle ilerlemek ve onları dillendirmek isterim ancak sorunuzu yanıtlamak gerekirse ülkemizde 15 Temmuz 2016'da yaşanan hain FETÖ kalkışması ve darbe girişimi sonrası teröristlerin komşumuz Yunanistan'a kaçması ve aramızda hem komşuluk hem müttefiklik bağı olmasına rağmen, Yunanistan'ın darbeci sözde askerleri koruyup kollaması, ilişkilerin en dip noktalarından biri olarak görülebilir. Bu sadece şahsımı değil darbeye çıplak elleriyle direnen ve bir demokrasi destanı yazarak darbecileri püskürten halkımızı da incitmiştir. Kendisi de yaşadığı tarihsel süreç içerisinde edindiği tecrübelerle, darbelerin ne olduğunu bilen Yunanistan'ın böylesi bir tutum takınması derin bir hayal kırıklığı oluşturmuştur.
İlişkilerimizdeki en iyi seviyenin de geçtiğimiz aralık ayında imzaladığımız Atina Bildirgesi olabilir. Bu bildirge ilişkilerimizde yeni bir aşamanın başlangıcı olmuştur. Tabii bunu yeterli görmüyor daha iyi seviyelere ulaşmak için çalışıyoruz. Bu bildirgenin yeni Türk-Yunan ilişkilerinin zeminini teşkil edeceğine inanıyorum ve yeni rekor düzeylere ulaşmayı temenni ediyorum."