CHP’li Bulut, Erdoğan’ın birleştirici olmak yerine, toplumun tüm kesimlerini kapsamak yerine sadece kendine oy verenleri kendinden sayıp oy vermeyen tüm kesimleri terörist ilan ettiğini iddia etti. Bulut, “Örneğin "devlet" dediğinde kendini kastediyor yani "şahsım devleti" diyor. Yine "seçmen" dediğinde kendine oy vermeyenleri değil, AKP'ye oy verenleri görüyor. Bu anlayışın, Türkiye'de kötü sonuçları oldu. 2013 yılında Gezi Parkı direnişinde Tayyip Erdoğan ne dedi? "Evde oturan yüzde 50'yi zor tutuyoruz." dedi. Aynı günlerde 19 yaşında bir genç, karanlık bir sokakta, Ali İsmail Korkmaz öldürüldü. Kim öldürdü Ali İsmail Korkmaz'ı? Bu dil öldürdü” dedi.
İNSANLAR EVİNDEN ÇIKAMADI
7 Haziran seçimlerinden sonra Erdoğan’ın dilini sertleştirdiğini öne süren Bulut, seçimin yapıldığı 1 Kasım’a kadar insanların evinden çıkamadığını, Suruç, Diyarbakır, Ankara Gar katliamının o dönem yaşandığını bildirdi. Bulut, “On dokuz yıllık nefret dili döneminde göz göre göre Hrant Dink, Tahir Elçi öldürüldü. İzmir'de Deniz Poyraz öldürüldü. Deniz Poyraz bir emekçiydi ancak bu iktidar, Deniz Poyraz'ı değil, elinde silah olan kişiyi itibarlı görüyor, onu önemsiyor. Her seferinde elinde silah bulunanlar, video çekenler bu devlet tarafından, bu yönetim tarafından makul insanlar olarak görüldü” ifadelerini kullandı.
NEFRET DUVARINA HER GÜN BİR TUĞLA
Erdoğan’ın, her gün nefret duvarına bir tuğla eklediğini iddia eden Bulut, şu iddialarda bulundu:
“Memlekette "terörist" olarak yaftalamadığı kimse kalmadı. Öğrenciler, çiftçiler, akademisyenler, gazeteciler, siyasetçiler, LGBT'liler; bunlara şiddet uygulanmasını teşvik etti. Son olarak, İstanbul Sözleşmesi'ni talep eden kadınlara karşı da aynı zihniyeti, aynı anlayışı tüm sosyal medyada, televizyon kanallarında görmek mümkün. Kendi hikâyesini meftun kılmayan bir akıl, seçime kadar var olacak bir akıl yerine ortak aklı bu Mecliste koymalıyız”