“Bu tür afetler bir daha başımıza geldiğinde en azından tedbirimizi almamız gerekiyor. Burada bir doğal afet yaşandı ama afet sonrası maalesef kurumların ne kadar itibarsızlaştığını, iktidarın örneğin, Kızılayı, yüz elli beş yıllık kurumu nasıl yirmi yılda itibarsız hâle getirdiğini gördük. Burada hep eleştiriyoruz, hep söylüyoruz, her seferinde ülkenin, milletin itibarı söyleniyor ama her seferinde de şirketlere o itibar teslim ediliyor. Örneğin, şehir hastaneleri yapılıyor, bir bakıyorsunuz, o hastanelerin arkasında 5'li çeteden müteahhitler var. Ya da ondan da vazgeçtik; itibarı tariflerken en çok tartışma saraylar üzerinden oluyordu. Kışlık saray, yazlık saray dediğiniz saraylar yılda en fazla üç gün, beş gün kalınan yerler; diğer itibar diye sayılan saray da uçan saray, o itibarı da Katar'dan aldılar, Katar'ın hediyesiyle itibar sayıyorlar. İşte, bir anlamda bu deprem bunların makyajını, bu iktidarın makyajını da alaşağı etmiştir.”
Burada itibar, "millî ve yerli" diye ifade eden iktidarın itibarının hediyelerden gelen ya da bir ay bile kalmayacağı yerlere milyarlarca para aktarması olarak kalmış ama asıl itibar şudur: Örneğin, Adana'da Çukurova Üniversitesi Hastanesi var; elli yıllık bir hastane, binlerce hekim yetiştirdi, bölgenin en önemli hastalıklarının tedavisi o hastanede yapılıyor. Uzun zamandır o bina, Çukurova Üniversitesinin bulunduğu bina hasarlı; bunu herkes biliyor, yıllardır da konuşuluyor ancak yapılmadı. Ne zaman boşaltıldı? Depremde tehlike arz ediyor diye depremden hemen sonra. Hâlbuki, o yöneticiler daha önceden oranın tedbirini almış olsalardı, hani "itibar" dediklerini şehir hastanesinde, başka şirketlerin yaptığı yerlerde aramasalardı, itibarı üniversite, itibarı hastanelerimiz olarak görmüş olsalardı o hastaneleri yaparlardı.”
Ya da işte "Şimdi hesap sorma zamanı." diyoruz ya, her yerde müteahhitlerin adı konuşuluyor ama AFAD'ın yıkılan binasının hesabı kimseye sorulmuyor. Olağanüstü dönemlerde, afet dönemlerinde müdahale etmesi gereken AFAD’ın binası Hatay'da yıkılmış durumda. Hatay Devlet Hastanesi yıkılmış durumda. 2007 yılında TOKİ tarafından yapılmış ama onun hâlâ hiçbir tarafta konuşması olmuyor ya da yine aynı şekilde Kızılay. Kızılay, sürekli laf söylediği AHBAP’a insanların titreyerek, donarak öldüğü dönemde AFAD'ın Başkanı demesi lazım ki ya kardeşim ben sana bu çadırı niye satayım, bu benim görevim, madem yardım topluyorsunuz, bana yardım yapılmıyor sana yardım yapılıyor, benim imkânlarım dışında siz bulun çadırınızı, insanlara yardım edin diyeceğine bir tüccar edasıyla AHBAP’ı böyle iyi bir müşteri, ballı bir müşteri olarak görüp çadırları ona satabiliyor. Böylesi bir anlayışın, böylesi bir AKP zihniyetinin bizi getirdiği durum şirketlere teslimiyettir.
Bir başka örnek de Adana Havalimanı. Adana Havalimanı deprem zamanı resmen bölge havalimanı oldu çünkü diğer depremde hasar gören havalimanları çalışmayınca tüm yardımlar Adana Havalimanı'na geldi. Adana Havalimanı'na sadece ülkemizden değil, dünyanın her tarafından yardımlar geldi oradan deprem bölgesine taşımak yine bizlere düştü ama Adana Havalimanı'nın ne kadar kıymetli olduğunu o gün yine gördük. Fakat yine aynı zihniyet yani şirketlere itibarlarını teslim eden zihniyet Adana Havalimanı'nı kapatacak ve uzun zamandır bu konuşuluyor ve kapatma gerekçeleri de yine bir şirketin yaptığı ve yüklenici şirketin yöneticisinin "Adana Havalimanı kapatılması gerekiyor." diye ifade bile kullanıp, gazetelerde bunu boy boy ilan etmesine rağmen Adana Havalimanı yine kapatılacak. Niye? Tarsus'ta yapılan, bir şirketin yaptığı havalimanına teslim edilecek.
Hadi siz devletin itibarını şirketlere devlettiniz; peki, Adanalılık ruhu nerede? Adana en fazla milletvekilini iktidar partisine veriyor yani AK Parti'ye veriyor, 5 milletvekili var. O partinin içerisinde Adana'dan, Adanalılardan aldığı oylarla bakanlık yapan insanlar var. Bunların hiçbiri Süleyman Kozuva'nın açıkladığı ‘Adana Havalimanı kapatılacak’ açıklamasına ‘Sen kimsin kardeşim, bunu nasıl söylersin?’ bile diyemediler, kapatmaya itiraz bile edemediler, ağızlarını açamadılar. ‘İtibar’ dediğiniz yaptıklarınızdır, ‘itibar’ dediğiniz kişiliğinizdir; yoksa ‘itibar, itibar’ diye şirketlere teslim ederseniz ancak ve ancak bugünkü yolsuzluğa, bugünkü yoksulluğa burada sıradaki bulunanlar olarak ortak olursunuz.”