KAMU KURUMLARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİNİN ÖNÜ AÇILIYOR
Sözlerine başlamadan önce son olarak Şırnak’ta meydana gelen faciada hayatını kaybeden 8 maden emekçisi olmak üzere Siirt’te, Ermenek’te, Soma’da, Zonguldak’ta, Elbistan’da, Kemalpaşa’da, Dursunbeyli’de, Gediz’de ve buna benzer onlarca faciada yaşamını kaybeden binlerce maden emekçisini saygıyla anan Tümer, Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle Türkiye Taş Kömürü ve Türkiye Kömür İşletmeleri’nin maden işletme ruhsatı vermede tek yetkili kılındığını, kömür işletmeleri ve taş kömürü kurumlarına maden ruhsatı verme, işletme, işlettirme ve ihale etme yetkisi verilerek bu kurumların özelleştirilmesinin önünün açıldığını kaydetti.
42 BİN 857 ÇALIŞAN, 34 BİN 742 ÇALIŞANA DÜŞMÜŞ!
Son 15 yılda yürütülen maden/kömür politikasının kömür sektöründe üretimi artıramadığı gibi istihdam edilen işçi sayısını da sürekli olarak azalttığını belirten Tümer, “Üretim açısından karlı olan Türkiye Kömür İşletmeleri bünyesinde bulunan sahalar yıllar içerisinde özel sektöre devredilmiştir. Hazırlanan tasarı ile kalan son kömür sahaları da yine özel sektöre ihale edilecektir. 2001 yılı tarihi itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre kömür sahalarında çalışan işçi sayısı kamu ve özel sektör olmak üzere toplam 42 bin 857’dir. 2017 yılı Nisan ayı istatistiklerine göre ise çalışan işçi sayısı toplam 34 bin 742 kişidir. Çalışan işçi sayısından da anlaşılacağı üzere başta üretime ve istihdama hiçbir katkısı olmayan özelleştirme ve madencilik politikalarından bir an önce vazgeçilmelidir” diye konuştu.
RUHSAT İPTALİ YERİNE PARA CEZASI ARTIRILSIN
Yasa tasarısının maden sahalarına ilişkin kanun maddesinde orman kiralarında dönümün 4 bin ila 5 bin lira arasında değiştiğinin görüldüğünü, bu yüksek rakamların makul seviyelere çekilmesi, ağaçlandırma bedelinin on yıllık işletme izni dahilinde bir defaya mahsus alınmasını talep ettiklerini vurgulayan Tümer, “Tasarıda beş yıllık dönemde, üretimin en az olduğu herhangi üç yılında yaptığı toplam üretim miktarı projede beyan edilen bir yıllık üretim miktarının yüzde 30’undan az olması durumunda, ruhsat sahiplerine 50 bin Türk lirası idari para cezası verileceği öngörülmektedir. İdari para cezasının uygulanmasından başlamak üzere, geriye doğru üç yıllık dönemlerde yaptığı toplam üretim miktarı projede beyan edilen yıllık üretim miktarının yüzde 30’undan daha az olması durumunda ruhsat sahiplerine ikinci kez 50 bin Türk lirası idari para cezası verileceği belirtilmektedir. Bu kapsamda beş yıl içerisinde iki defa idari para cezası uygulanması halinde ruhsat iptal edilmektedir. Ruhsat iptalinin yerine ceza artırma yöntemine gidilmelidir” dedi.
HAKSIZ REKABET OLUŞUYOR
İhtisaslaşmış devlet kuruluşları ile bunların bağlı ortaklıklarına devredilen maden sahalarının, bu kuruluşlar ve bunların bağlı ortaklıklar ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ihale edilecek maden sahaları için işletme izni düzenlendiği tarihten başlamak üzere ilk on yıl süreyle 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında ağaçlandırma bedeli hariç herhangi bir bedel alınmamasına karşılık bu kapsam dışındaki sahalardan işletme izni düzenlendiği tarihten başlamak üzere ilk 10 yıl süreyle 6831 sayılı kanuna göre alınan arazi izin bedelinin yüzde 50’sinin alınmasının haksız rekabeti de beraberinde getireceğini dile getiren Tümer, yapılan tüm çalışmalara ve ihtiyaca rağmen dünyada ve ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarının can almaya, sakat bırakmaya devam ettiğini vurguladı.
Çalışan işçi sayısına göre ölüm oranının ülkelerin gelişmişlik derecesi ile ters orantılı biçimde değiştiğini kaydeden Tümer, şunları söyledi:
KANUN, İHTİYAÇLARA CEVAP VERMİYOR
“Ülkemizde her sabah evinden işine giden anne ve babalardan 4’ü akşam evine dönmemekte ve her yıl ortalama bin 700’ün üzerinde insanımız iş kazalarında yaşamını kaybetmektedir. Maden sektörü incelediğinde ise her yıl ortalama büyük facialar hariç 65-70 maden emekçisinin yaşamını kaybettiğini görmekteyiz. Türkiye, kömür madenlerinde üretilen enerji birimi başına gerçekleşen ölüm olayları bakımından dünyanın en önde gelen ülkesi olarak öne çıkmaktadır. Kazaların asıl nedeni; tüm dünyada emekçiler aleyhine geliştirilen özelleştirme, taşeronlaştırma, kuralsızlaştırma, esnekleştirme ve denetimsizleştirme olarak adlandırdığımız küresel politikalar, üretim ve çalışma yaşamında emekçiler aleyhine olan düzenlemeler, emeği maliyet olarak gören, üretimi; mühendislik bilimi ve tekniğine göre yapmayan anlayıştır. Bu nedenlerle yaşadığımız “iş kazası” görünümüne dayalı ölümlere iş cinayeti diyoruz. Madencilik kanunu bu haliyle sektörün ihtiyaçlarına çözüm üretmeyen, teknik hatalarla dolu bir kanundur. Sektör her geçen gün küçülmekte, işsizlik, geleceksizlik ve güvencesizlik artmaktadır. Riskli ve tehlikeli bir sektör olan madencilik bilgi birikimi ve deneyim gerektirmesi nedeniyle sektörde özelleştirmelere son verilmelidir. Sektörde ekonomik nedenlerle yapılan taşeronluk yasaklanmalıdır. Maden facialarının yaşanmaması ümidiyle hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.”