Başta "Bizimkiler" dizisindeki Sedat karakteri
olmak üzere çok sayıda dizi ve filmdeki rolüyle gönüllerde yer edinen usta
oyuncu, Türk yapımlarının uluslararası arenadaki yerine ilişkin düşüncelerini
ve unutamadığı anılarını AA muhabirine anlattı.
Kariyerine tiyatroda başladığını belirten Kalyon,
oyunculukta tiyatro sahnesinin önemine değinerek, "Tiyatronun belli bir
seyirci sayısı var. Eskiler şöyle hesap etmiş; bir tiyatrocu, 70 yıllık ömründe
toplam 1 milyon kişiye oynayabiliyor. Oyunculuğun er meydanı tiyatrodur. Sinema
ise dekorlar, makyaj, seslendirme farklılıklarıyla farklı bir iş. O yüzden bir
oyuncunun oyuncu olabilmesi tiyatroda ölçülür." diye konuştu.
"Sadece İstiklal Caddesi'nde 30 ayrı özel tiyatro
vardı"
Salih Kalyon, Türk tiyatrosunun 1960'tan 1970'li yıllara
kadar zirve yaptığını vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
"Bu dönemde ülkede Devlet Tiyatrosu, İstanbul Şehir
Tiyatrosu hakimdi. Ondan sonra özel tiyatrolar başladı, Muammer Karaca,
Elhamra, Gazanfer Özcan Gönül Ülkü Tiyatroları gibi. Böylece Anadolu
turneleriyle tiyatrocular tanınır oldu. Bir dönem İstanbul'da sadece İstiklal
Caddesi'nde 30 ayrı özel tiyatro vardı. Tünelden başlıyor, Elhamra Tiyatrosu,
biraz ileride Muammer Karaca, ileride Küçük Sahne, Devlet Tiyatrosunun sahneleri...
Ankara'nın ilk özel tiyatrosu Meydan Sahnesi'dir.
Ardından 1963'te kurulan Ankara Sanat Tiyatrosu var. 50 yıl devam etti, daha
sonra kapanma noktasına geldi. 1970'li yıllarda yine bölge tiyatroları başladı.
Devlet Tiyatrosunun salonları açıldı, Diyarbakır, İzmir, Gaziantep gibi
şehirlerde. Şu an tiyatro istenilen noktada değil. Daha az önem veriliyor.
Dediğim gibi 1960 ile 1970'li yıllar arası o 10 yıllık dönem bir daha
yaşanmadı."
O yıllarda İstanbul tiyatroları Anadolu'da sahneye
çıkınca salonların dolup taştığını kaydeden Kalyon, Ankara'da sahneye
çıktığında yaşadığı bir anıyı, "Arturo Ui'nin Yükselişi diye Hitler
faşizmini anlatan bir oyun oynuyorduk açık hava tiyatrosunda. Karşıda bir aile
bahçesinde Nuri Sesigüzel, o zamanın en meşhur türküsü 'Aynaya Baktım Saç Beyaz
Oldu'yu söylüyordu. Öyle bir ortamdı ki bizim oyunda kadının tankların altında
kaldığı bir sahne var, kadın kanlar içerisinde sahnenin önüne geliyor, millet
gözyaşları içinde ayağa kalkıyor ve alkışlıyordu. Tam bu esnada karşıdan Nuri
Sesigüzel türküyü patlatıyordu. Dram bir anda komediye dönüşüyordu."
sözleriyle aktardı.
"Sinema ve tiyatroyu birbirinden ayırmıyorum"
Başarılı oyuncu Çanakkale'de yaşadığı bir hatırasını ise
şu sözlerle dile getirdi:
"Çocuk tiyatrosu yapıyorduk palyaçolar eşliğinde.
Oyunda ayı oynatıcısı var. Ayı oynatmanın yanlışlığını anlatıyorduk ki etkili
de oldu. O dönem sokaklarda ayı oynatmalar yasaklandı Türkiye'de. Çanakkale'nin
Fevzipaşa Mahallesi'nde oyunu oynarken ben palyaçoyum, önümde ayı var. Bir baktım
yanımda bir teyze, elinde bir tas su, 'Çekil ortan palyaço.' deyip geçmek
istiyordu. 'Teyze ne yapıyorsun? Oyun oynuyoruz.' dedim. 'Çekil çekil, ayının
eline su dökeceğim.' dedi. 'Teyze o gerçek ayı değil. İçinde insan var.' dedim.
'Hadi oradan, sen mi öğreteceksin bana ayı oynatmayı. Rahmetli yaşasa
gösterirdi sana ayı nasıl oynatılır.' dedi. Tası çekiştirerek ayının suratına
boca etti. Ayı karakterini oynayan arkadaş da şaşkın halde baktı. Sonra kadın
tası ters çevirip Roman havası oynamaya başladı. Bizim oyun o anda Roman
havasına döndü."
Uzun süren tiyatro kariyerine rağmen sinema sayesinde
geniş kitleler tarafından tanındığını vurgulayan Kalyon, "Biz de
Bizimkiler ile tanındık. Sinema mı tiyatro mu dersen, hepsi bizim çocuklarımız.
O yüzden şunu veya bunu tercih ederim diyemiyorum. Televizyon, ekonomik olarak
para kazanmamızı sağlayan bir mecra olduğu için bize daha cazip geliyor ama
genelde ikisini ayırmıyorum ben." ifadelerini kullandı.
https://gazette.com.tr/Haber/kultur-sanat/uluslararasi-adana-altin-koza-film-festivalinde-50-kisa-film-seyirciyle-bulusacak-91811?goruntuleme=test
"Hollandalı vatandaş beni Bizimkiler'den
tanıdı"
Salih Kalyon, bir oyuncunun kitleler tarafından
sevilmesinin çok güzel bir duygu olduğunun altını çizerek, "Kim sevilmek
istemez ki. Yurdumuzun insanı çok saf, çok temiz. Ben İstanbul'da Levent'te
belediye otobüsüne biniyorum. Oradan geliyor biri, elini omzuma atıyor, 'Dayı,
ben seni nereden tanıyorum?' diyor. Ben de söylüyorum hangi filmlerde
oynadığımı. Öyle çıkarıyorlar beni. Bu içten bir sevgi ve duygu." dedi.
Usta oyuncu, Türk insanıyla bağ kurmada en güzel
başlangıcın hoşgörü olduğuna dikkati çekti.
Son dönemde Türk yapımlarının uluslararası pazara
açılmasıyla yabancılar tarafından da tanındığını vurgulayan Kalyon, şu
bilgileri verdi:
"Antalya'da dolaşırken bir Afrikalı koşarak peşimden
geldi, bağırdı ama ismimi söylemediği için ben alınmadım. Sonra omzuma dokundu,
döndüm, bir şeyler söyledi. Yanındaki arkadaşı tercüme etti. Meğer kendisi
Hollandalıymış. Orada Türk arkadaşıyla aynı apartmanda oturuyormuş,
Bizimkiler'i seyrediyormuş. Beni oradan görmüş adam. Aynı şekilde Almanya'da
karşılaştım beni tanıyan yabancılarla. Çünkü orada aynı apartmanda oturan Türk
ve Alman aileler birbirlerinin dizilerini seyrediyorlar."
"Devlet el atarsa sinema çok iyi bir gelir kapısı
olur"
Kalyon, Türk dizilerinin Güney Amerika, Asya ve Afrika'da
gördüğü yoğun ilgiye işaret ederek, "Bunlar büyük bir turizm gelir
kaynağı. 'Bacasız fabrika' dediğimiz sanayi haline geldi, ilerliyor. Bu ülkemiz
açısından önemli. Bu daha ileri gidebilir. Türk sinemasının daha ileri
gitmesinde devlet desteği çok önemli. Çünkü Amerikan sineması var olabilmek
için devlet desteğinden çok yararlandı. Bu da ekonomik getirisi olan bir iş
dalı olduğu için büyük ülkelerle ortak yapımlara girilebilir. Bizim ülkemizin
coğrafi yapısı, tarihi dokusu çok önemli. Dünyada da mekan kalmadı, insanlar
her şeyi çekti, tüketti. Bizde ise henüz çekim yapılmamış, görülmemiş mekanlar
var. Tarihi yerlerimizi daha ön plana çıkarıp devlet politikası olarak da el
atabilirsek sinema çok iyi bir gelir kapısı olur." değerlendirmesinde
bulundu.