Dünyada ve ülkemizde sayısı artan Bipolar bozukluğa dikkat
çeken Uzm.
Kln. Psk. Tuğçe Dabağer Dilek, ‘’Uluslararası Bipolar Bozukluklar Derneği’nin bilgilerine
göre, dünyada 60 milyon insan bipolar bozukluğa sahiptir. Bipolar bozukluğun
Türkiye’de ki yaygınlığı ise 2 milyondan fazla olarak bilinmektedir. Bu sayı
gün geçtikçe artmakla birlikte aileleri ile birlikte 6 milyondan fazla insanı
etkilediği görülmektedir. Aynı zamanda, Bipolar bozukluğa sahip kişilerde, bağımlılık
hastalıkları, kişilik bozuklukları, dikkat eksikliği hiperaktivite gibi diğer
bozuklukların görülme sıklığı da yüksek olarak bilinmektedir” dedi.
Bipolar
bozukluğa her insan her yaşta yakalanabildiğini ancak çoğunlukla yetişkinliğin
ilk dönemlerinde görüldüğünü belirten Uzm. Kln. Psk. Dilek, hayatın belirli bir
döneminde yaşanan kriz veya köklü değişimin bu hastalığı tetikleyebildiğini
vurguladı.
Hastalığın
tedavi edilmediğinde yaşam boyu devam edeceğini söyleyen Uzm. Kln. Psk. Dilek,
“Bipolar bozukluk, taşkınlık (mani) ile çökkünlük (depresyon) dönemlerinin
olduğu, duygusal iniş çıkışların yoğun olarak sürdüğü ancak bazı dönemlerde
hastaların normal ruh hallerine geri dönebildikleri ruhsal bir bozukluk olarak
bilinir. Bipolar bozuklukta, kişinin düşünce ve ruh durumunda yoğun dalgalanmalar
görülmektedir. Ruh halindeki bu dalgalanmalar yaşam boyu devam eder ve belirli
dönemlerde normale döner. Dolayısıyla, bipolar bozukluğa sahip bireylerin hem
depresif dönemler hem de neşeli bir ruh haline kapıldıkları dönemler geçirdikleri
söylenebilir” diye söyledi.
Uzm.
Kln. Psk. Dilek, “Bipolar bozukluğun kesin ve tek bir sebebi yoktur ve
oluşumunda birçok faktör birlikte rol oynamaktadır. Biyolojik faktörler
(hormonal değişimler, genlerdeki değişim), çevresel faktörler (stres, kayıp,
cinsel, duygusal veya bedensel istismar gibi travmatik tecrübeler) büyük önem
taşır. Günümüz şartlarında da başarılı bir şekilde tanınmakta ve etkili biçimde
tedavi edilebilmektedir” diye belirtti.
Toplumsal
damgalanmanın, bozukluğun iyileşmesinde ve tedavisinde en büyük engel olarak
bilindiğini söyleyen Dilek, ”Bipolar bozukluğun etkileri, bireyin yoğun olarak
deneyimlediği, uzun bir dönemi kapsayan bir süreçtir. Bu süreçte, yakın
çevreden gelen suçlayıcı, yargılayıcı tavırlar, damgalama, etiketleme hastanın
iyileşme sürecini olumsuz yönde etkilemektedir” diye söyledi. Ayrıca Dilek, “Durum
böyle olduğunda hasta tedaviyi reddetme, içe kapanma, izolasyon gibi
davranışsal sonuçlar yaratabilirken bir diğer yandan suçluluk, utanç,
yetersizlik gibi duyguların oluşmasına neden olur. Kendilerini toplumdan
soyutlarlar, sosyal ilişkileri zedelenir, depresif belirtiler daha çok artış
gösterir. Bu sebeple iyileşme gösterebilecek bir durumdayken tedavinin daha çok
gerilemesine ve hastalık belirtilerinin artışına neden olur” diye vurguladı.
Hasta
yakınlarına önemli görevler düştüğünü vurgulayan Dilek, ‘’Dış çevreden gelen
damgalamalara karşı direnişte olmak, Bipolar bozukluğa sahip bireyin
duygularını, sürecini desteklemek, tedaviye ve iyileşmeye yönelik inancını diri
tutmak, sosyal yaşamdaki anayasal hakları hakkında bilgilendirmek, okul, iş ve
diğer ilişkileri hakkında teşvik etmek oldukça önemlidir” diye sözlerini noktaladı.