Yeni nesil ilaçlar böbrek kanseri tedavisinde umudu
yükseltiyor
Türk
Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş böbrek kanserindeki en
önemli risk faktörlerinin obezite ve sigara olduğunu vurgulayarak tüm kanser
türlerinde olduğu gibi böbrek kanserinde de yeni nesil tedavilerin hasta ve
yakınlarına umut vadettiğini belirtti. Böbrek hücrelerinden gelişen bir kanser
türü olan renal hücreli karsinom, veya diğer adıyla böbrek kanseri, ülkemizde
erkeklerde 100.000 kişide 6,3 oranında görülüyor ve sıklık açısından 8. sırada
yer alıyor. Kadınlarda ise görülme oranı 100.000 kişide 3,5 oranında. Dünya
Kanser Günü vesilesiyle görüş belirten Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı
Prof. Dr. Mahmut Gümüş, böbrek kanserinin belirtileri hakkında şunları söyledi:
“Genellikle belirtileri böbrek bölgesinde ağrı, idrarda kanama veya ele gelen
şişlik şeklinde kendini gösterebilir. Erken evredeki küçük boyutlu tümörler
genelde başka bir hastalık nedeniyle yapılan, özellikle karın ultrasonografisi
veya tomografisinde rastlantısal olarak saptanabilir. Özellikle böğür
bölgesinde çok şiddetli olmayan ağrılar, idrarda kanama ve böbrek bölgesinde
şişlik en sık fark edilen belirtilerdir. Eğer tümör kemik, akciğer, beyin gibi
organlara sıçrama göstermiş ise bu yayılıma bağlı olarak öksürük, kanlı balgam,
kemik ağrıları ve beyin tutulumuna bağlı rahatsızlıklar görülebilir. Bunun yanı
sıra tüm kanserlerde görülebilecek halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi
belirtiler böbrek kanserinde de görülebilir.”
Obezite ve sigara,
böbrek kanserinin risk faktörleri arasında
Özellikle obezitenin ve sigara kullanımının böbrek
kanserlerinde önemli birer risk faktörü olarak ortaya çıktığını vurgulayan
Prof. Dr. Mahmut Gümüş şunları söyledi: “Şişmanlığa neden olan hareketsiz yaşam
ve sağlıksız beslenme, diğer kanser türlerinde olduğu gibi önemli risk
faktörüdür. Sigara kullanımı da en önemli risk faktörlerinden biridir. Bununla
birlikte böbrek kanseri, ailesinde özellikle genç yaşta böbrek kanseri gelişen
kişilerde, normal kişilere nazaran yaklaşık üç kat daha fazla görülmektedir.
Hastalığın oluşumunda özellikle genetik bozukluklar rol alsa da, böbrek kanserinde
irsî geçiş sık beklenen bir durum değildir. Diğer kanserlerle benzer şekilde,
böbrek kanseri ile ilişkili genetik sendromlar tüm böbrek kanserlerinin %4 ila
%5'ini oluşturmaktadır.”
Yeni nesil tedaviler böbrek kanseri hastalarına umut
veriyor
Böbrek kanseri vakalarının yaklaşık %25'inin ileri evrede
teşhis edildiğini belirten Prof. Dr. Mahmut Gümüş şunları söyledi: “Bu oran
özellikle farkındalığın artması ve ülkemizdeki sağlık koşullarının iyileşmesi
sayesinde yıllar içinde azalmaktadır. Böbrek kanseri vakalarının %75'i erken
evrede teşhis edildiği için en yaygın tedavi şekli cerrahi müdahaledir ve
hastalık başka bir bölgeye sıçramamış ise cerrahi dışında ek tedaviye gerek
yoktur. Hastalık başka bir bölgeye sıçramış olsa da böbrekteki ana tümörün
cerrahi yolla çıkarılmasının hastalığın gidişatına olumlu yönde katkı yaptığına
dair bulgular saptanmıştır. Başka bölgelere yayılmış, yani metastatik böbrek
kanserlerinde tedavi imkanları her geçen gün artmaktadır ve böbrek kanseri en
fazla gelişmenin olduğu alanlardan birisidir. Ağız yoluyla kullanılan yeni
nesil hedeflenmiş tedavi seçenekleri tümörün beslenmesini sağlayan kan
damarları üzerinden etki göstererek tümörün büyümesini önlemekte ve küçülmesini
sağlamaktadır. Ağız yoluyla alınabilen bu tür ilaçlarla 33 aylara varan
sağkalım sağlanabilmektedir.
Hedefe yönelik tedaviler ve immünoonkolojinin yan
etkileri daha düşük
“Ayrıca son yıllarda özellikle vücudun bağışıklık
hücreleri üzerinden etki eden immunolojik tedavi ajanları ile yapılan klinik
çalışmalarda da başarı sağlanmıştır. Tüm bu tedaviler yan etkiler açısından
düşünüldüğünde başedilebilir yan etkilere sahip görünmekte ve hastalarımız
tarafından daha rahat kullanılmaktadır. Ağız yoluyla alınan hedefe yönelik
ilaçların büyük kısmı ülkemizde mevcut olup bu tedavilerle çok iyi sonuçlar
elde edilebilmektedir. Bunun yanı sıra yeni klinik çalışmalar kapsamında etkin
oldukları gösterilen ilaçlar da ruhsatlanma sürecindedir. Unutmamalıyız ki her
zaman hastalıktan korunmak, tedavi olmaktan daha kolay ve yararlıdır. Bu
nedenle sigara kullanımı, şişmanlık ve buna neden olan beslenme
alışkanlıklarının değiştirilmesi hastalığa yakalanma risklerini azaltacaktır.
Hekimler, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları bu
yolda, “hayat için bilimin izinde" sloganıyla her zaman hastalarımızın ve
yakınlarının yanında olacaktır.”