Böbrek kanserindeki en önemli risk faktörleri obezite ve sigara

Böbrek kanserindeki en önemli risk faktörleri obezite ve sigara

 Her yıl 4 Şubat günü, dünya üzerinde ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan kanser konusundaki bilinci artırmak için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “Dünya Kanser Günü” olarak kabul ediliyor.  

Böbrek kanserindeki en önemli risk faktörleri obezite ve sigara

Yeni nesil ilaçlar böbrek kanseri tedavisinde umudu yükseltiyor

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş böbrek kanserindeki en önemli risk faktörlerinin obezite ve sigara olduğunu vurgulayarak tüm kanser türlerinde olduğu gibi böbrek kanserinde de yeni nesil tedavilerin hasta ve yakınlarına umut vadettiğini belirtti. Böbrek hücrelerinden gelişen bir kanser türü olan renal hücreli karsinom, veya diğer adıyla böbrek kanseri, ülkemizde erkeklerde 100.000 kişide 6,3 oranında görülüyor ve sıklık açısından 8. sırada yer alıyor. Kadınlarda ise görülme oranı 100.000 kişide 3,5 oranında. Dünya Kanser Günü vesilesiyle görüş belirten Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, böbrek kanserinin belirtileri hakkında şunları söyledi: “Genellikle belirtileri böbrek bölgesinde ağrı, idrarda kanama veya ele gelen şişlik şeklinde kendini gösterebilir. Erken evredeki küçük boyutlu tümörler genelde başka bir hastalık nedeniyle yapılan, özellikle karın ultrasonografisi veya tomografisinde rastlantısal olarak saptanabilir. Özellikle böğür bölgesinde çok şiddetli olmayan ağrılar, idrarda kanama ve böbrek bölgesinde şişlik en sık fark edilen belirtilerdir. Eğer tümör kemik, akciğer, beyin gibi organlara sıçrama göstermiş ise bu yayılıma bağlı olarak öksürük, kanlı balgam, kemik ağrıları ve beyin tutulumuna bağlı rahatsızlıklar görülebilir. Bunun yanı sıra tüm kanserlerde görülebilecek halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtiler böbrek kanserinde de görülebilir.”

 Obezite ve sigara, böbrek kanserinin risk faktörleri arasında

Özellikle obezitenin ve sigara kullanımının böbrek kanserlerinde önemli birer risk faktörü olarak ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Mahmut Gümüş şunları söyledi: “Şişmanlığa neden olan hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme, diğer kanser türlerinde olduğu gibi önemli risk faktörüdür. Sigara kullanımı da en önemli risk faktörlerinden biridir. Bununla birlikte böbrek kanseri, ailesinde özellikle genç yaşta böbrek kanseri gelişen kişilerde, normal kişilere nazaran yaklaşık üç kat daha fazla görülmektedir. Hastalığın oluşumunda özellikle genetik bozukluklar rol alsa da, böbrek kanserinde irsî geçiş sık beklenen bir durum değildir. Diğer kanserlerle benzer şekilde, böbrek kanseri ile ilişkili genetik sendromlar tüm böbrek kanserlerinin %4 ila %5'ini oluşturmaktadır.”

Yeni nesil tedaviler böbrek kanseri hastalarına umut veriyor

Böbrek kanseri vakalarının yaklaşık %25'inin ileri evrede teşhis edildiğini belirten Prof. Dr. Mahmut Gümüş şunları söyledi: “Bu oran özellikle farkındalığın artması ve ülkemizdeki sağlık koşullarının iyileşmesi sayesinde yıllar içinde azalmaktadır. Böbrek kanseri vakalarının %75'i erken evrede teşhis edildiği için en yaygın tedavi şekli cerrahi müdahaledir ve hastalık başka bir bölgeye sıçramamış ise cerrahi dışında ek tedaviye gerek yoktur. Hastalık başka bir bölgeye sıçramış olsa da böbrekteki ana tümörün cerrahi yolla çıkarılmasının hastalığın gidişatına olumlu yönde katkı yaptığına dair bulgular saptanmıştır. Başka bölgelere yayılmış, yani metastatik böbrek kanserlerinde tedavi imkanları her geçen gün artmaktadır ve böbrek kanseri en fazla gelişmenin olduğu alanlardan birisidir. Ağız yoluyla kullanılan yeni nesil hedeflenmiş tedavi seçenekleri tümörün beslenmesini sağlayan kan damarları üzerinden etki göstererek tümörün büyümesini önlemekte ve küçülmesini sağlamaktadır. Ağız yoluyla alınabilen bu tür ilaçlarla 33 aylara varan sağkalım sağlanabilmektedir.

Hedefe yönelik tedaviler ve immünoonkolojinin yan etkileri daha düşük

“Ayrıca son yıllarda özellikle vücudun bağışıklık hücreleri üzerinden etki eden immunolojik tedavi ajanları ile yapılan klinik çalışmalarda da başarı sağlanmıştır. Tüm bu tedaviler yan etkiler açısından düşünüldüğünde başedilebilir yan etkilere sahip görünmekte ve hastalarımız tarafından daha rahat kullanılmaktadır. Ağız yoluyla alınan hedefe yönelik ilaçların büyük kısmı ülkemizde mevcut olup bu tedavilerle çok iyi sonuçlar elde edilebilmektedir. Bunun yanı sıra yeni klinik çalışmalar kapsamında etkin oldukları gösterilen ilaçlar da ruhsatlanma sürecindedir. Unutmamalıyız ki her zaman hastalıktan korunmak, tedavi olmaktan daha kolay ve yararlıdır. Bu nedenle sigara kullanımı, şişmanlık ve buna neden olan beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi hastalığa yakalanma risklerini azaltacaktır.

Hekimler, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları bu yolda, “hayat için bilimin izinde" sloganıyla her zaman hastalarımızın ve yakınlarının yanında olacaktır.” 

 

DİĞER HABERLER

Doğuma Hazırlık
Doğuma Hazırlık
30 Ekim 2024 Çarşamba