Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Girişimsel
Radyoloji Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez, AA muhabirine,
insanlarda çok görülen rahatsızlıklardan birinin vücudu taşıması nedeniyle
dizlerdeki eklem kireçlenmesi olduğunu anlattı.
Eklem kireçlenmesinin genellikle omurgada, kalçada ve
parmaklarda rastlandığını ifade eden Kılıçkesmez, "Eklem kireçlenmesi
yaşlanmanın getirdiği bir hadisedir. Yük binen, yorulan, aşırı kullanılan
eklemlerde, kilo alımı da olduğunda kıkırdak miktarı azalıyor, kıkırdak
kayıpları oluyor. Eklemdeki yumuşak dokular etkilenip menisküs, ligaman
yırtıkları, kemiklerde dejenerasyonlar gibi kronik rahatsızlığa yol açıyor.
Buna da kireçlenme diyoruz." bilgisini verdi.
Prof. Dr. Kılıçkesmez, eklem kireçlenmesinin diz eklemini
çok kullananlarda, sürekli eğilip kalkanlarda, dizini bükerek oturanlarda,
aşırı kilolularda oldukça fazla görüldüğünü vurgulayarak, genç yaşlarda ise diz
travması geçirmiş veya çok yoğun spor yapan kişilerde de kireçlenme
olabileceğini anlattı.
Kilo fazlalığının bel ve diz kireçlenmesine yol
açabildiğini dile getiren Kılıçkesmez, ilk şikayetler başladığında istirahat,
basit ağrı kesicilerin kullanımı, bazen de fizik tedavi uygulamaların sorunu
çözmeye yeterli olduğunu aktardı.
Kılıçkesmez, sorunlar devam ettiğinde kök hücre
tedavisinin uygulanabileceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Diz eklemi için hyaluronik asit veya PRP gibi
enjeksiyonlar yapılabiliyor. Bunlar daha kısa etkili tedaviler. Eklem
kireçlenmesinde kök hücre tedavisinin, en etkili yöntem olduğu bilimsel
araştırmalarla kanıtlanmış. Kök hücre yenilenebilir, kendini çoğaltabilir ve
farklı dokulara dönüşebilen bizim ana hücrelerimiz. Bunu leğen kemiğinden veya
karın yağından elde edebiliriz. Karın yağından elde edilen kök hücreler miktar olarak
diğerinin 100 katına kadar çıkabiliyor, yaşlandıkça da miktar azalmıyor. Kök
hücreyi karın yağından lokal anestezi ile aspire edip kitlerle işlemden geçirip
30 dakika sonra eklem içerisine enjekte edebiliyoruz. İşlem 1 saat gibi bir
sürede tamamlanıyor. Ciddi bir ağrı olmuyor, hafif morluklar olabiliyor. Kök
hücre tedavisini diz, kalça, omuz ekleminde uyguluyoruz. Bu kök hücreler,
kireçlenmenin erken evresinde iyileştirici, doku onarıcı bir etki
gösteriyor."
Kılıçkesmez, eklem kireçlenmesinde kök hücre tedavisinin
uygun hastada fayda gösterdiğini dile getirerek, kireçlenme haricinde menisküs
yırtıkları, kas-tendon yaralanmaları ve avasküler nekrozlarda da bu tedavinin
yararlı olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez, hastanın tedaviden hemen
sonra taburcu edildiğini belirterek, "Bu hücrelerin görevlerini yerine
getirebilmesi için 15 gün fiziksel aktivite kısıtlanması gerekiyor. Eklem
rahatsızlığında kişinin kendi kök hücresi, tedavide başarı sağlıyor. Kök hücre
tedavisi belli grup hastada iyileşme sağlayıcı, proteze gitmeyi belki
engelleyici ya da en azından o süreci uzatıcı fonksiyonel, kötüye girişi
durdurabilecek bir tedavi. Uygun hastalarda yapılması önemli." ifadelerini
kullandı.
Kök hücre tedavisinin yan etkisinin bulunmadığının altını
çizen Kılıçkesmez, "Kök hücreleri hastaların kendi hücrelerinden elde
ediyoruz. Bu nedenle alerjik reaksiyon veya yan etki görülmez. Aldığımız
dokular, tamamıyla kendi immünolojik faktörlerimizle uyumlu olduğu için hiçbir
sorun yaşatmıyor. Kök hücreyi çoğunlukla karın yağından alıyoruz. Oradaki
travmatik etkilere bağlı 15 gün ciltte morarma, hafif sızlama olabilir."
diye konuştu.
Kılıçkesmez, rahatsızlığı kök hücre tedavisine uygun
olanların, fonksiyonel kısıtlanmalarla ağrıya yenik düşüp, depresif bir hisle
evde oturmayarak bu tedaviyi yaptırmalarını önerdi. AA