Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Prof.
Dr. Tamer, glokomun genetik geçişli olduğunu belirterek, "Özellikle
ailesinde yakın akrabalarında glokom öyküsü olan kişilerin ve herhangi bir
neden ile göz muayenesine gelen özellikle 40 yaş üstü hastaların göz tansiyonu
ölçümü ve glokom açısından değerlendirilmeleri çok önemlidir."
değerlendirmesinde bulundu.
Tamer, gözün birçok farklı dokuların bütünlüğünden oluşan
bir organ olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"Optik işlevi olan dokuları şeffaftır, bu
şeffaflığının sebeplerinden biri de damarsız olmalarıdır. Bu damarsız yapıların
beslenmesi oksijenizasyonu ve oluşan metabolik artıklarının ortamdan
uzaklaştırılması aköz hümör dediğimiz özel bir sıvı ile sağlanır. Optik şeffaf
göz dokuları bu sıvı ile sürekli temas halindedir. Göz bu sıvıyı sürekli olarak
salgılar ve göz dokularının etrafında dolaştıktan sonra da gözü terk eder bu
sürekli devam eden bir döngüdür.
Bu sıvının göz içinde oluşturduğu bir basınç vardır. Bu
basınç salgılanma ve tahliye döngüsü içinde bir dengededir, salgının normalden
fazla olması veya tahliyenin zorlaşması sebebi ile göz içindeki sıvı miktarı
fazlalaşınca gözün basıncı yükselir. Bu basıncın göz dokularına zarar verecek
seviyelerde oluşu ile glokom hastalığı dediğimiz durum oluşur.
Glokom 'sinsi' bir hastalık. Optik sinirimizi oluşturan
ve ana işlevi gözde oluşan görüntünün beyne taşınmasını sağlayan gangliyon
hücrelerinin bu dengesizlik nedeni ile hasar görmesi ile görme alan kayıpları
ve giderek daralması bulgularına rastlarız. Çoğu zaman ağrısız olan bu görme
alan kayıplarının ve kontrast duyarlılık azalmasının hastalık ileri düzeylere
geçene kadar fark edilmesi kolay olamayabilir."
Tamer, göz içi basıncın hastadan hastaya değişebileceğini
belirterek, "Glokom gözde oluşan görüntünün beyne iletilmesini sağlayan
gangliyon hücrelerinin beslenmesini sağlayan kılcal damarlardaki kan akımını
zorlaştırıp bu hücrelerin beslenmesini bozacak düzeyde bir göz içi basınca
ulaşması ile olur. Bu basınç düzeyi çoğu zaman toplum geneli için yüksek
diyebileceğimiz düzeylere ulaşması ile olurken bazı hastalarda bu düzeylere
ulaşmadan da normal olarak nitelendirdiğimiz düzeylerde de gelişebilir."
ifadelerini kullandı.
Her koşulda göz içi basıncın uygun olmaması sebebiyle her
hasta için ayrı denilebilecek bir hedef göz içi basıncının belirlendiğini
vurgulayan Tamer, tedavinin bu hedef basınca ulaşmaya yönelik olarak ya dışa
akımın arttırılması veya aköz hümörün salgısının azaltılmasına yönelik olduğunu
bildirdi.
Prof. Dr. Tamer, öncelikli olarak damla ve tıbbi
tedavilerin denendiğine işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yeterli gelmemeleri durumunda aköz hümörün dışa
olan akımını arttırmak için çok çeşitli lazer uygulamaları ve cerrahi yöntemler
denenir. Erken tanı sayesinde göz içi basıncı tespiti doğru aralıklar ile
yapılan muayenelerle, geç kalınmadan uygulanan tıbbi tedaviler veya cerrahi
yöntemler ile hastalığın ilerlemesi durdurulmalıdır. Glokomun gözde oluşturduğu
hasarlanma geri dönüşümsüz hasarlanmalardır. Halk arasında göz tansiyonu olarak
da bilinen glokom hafife alınmamalı." AA
Etiketler:
#göz #tansiyon #doktor #sağlık