Bu tür benzetmelerden kaçınılması gerekir. Üstelik dudak-damak yarığı sorunu artık eskisi gibi uzun ve maliyetli tedavi süreçleri gerektirmeden profesyonel ellerde kolayca, hatta nerede ise hiçbir iz bırakmadan da tedavi edilebiliyor. Türkiye bu konuda batılı ülkelerle aynı seviyeye ulaştı. Yeter ki toplumumuzdaki yanlış algılar değişsin” diyor. Prof. Dr. Hakan Ağır, dudak-damak yarığı sorununu ve tedavisinde en yeni gelişmeleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Yüz gelişimi anne karnında, gebeliğin üçüncü ayı içerisinde tamamlanıyor. Ancak bu gelişim, bebeğin dudağı veya damağında genetik kökeni tam olarak bilinemeyen bir nedenle sekteye uğrayınca dudak-damak yarığı sorunu ortaya çıkıyor. Ülkemizde her gün ortalama 5 bebek, dudakta, burunda ve diş-çene yapısında estetik bozukluklara neden olan, konuşmanın zor anlaşılmasına yol açan bu sorunla dünyaya geliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ağır, ülkemizde 100 bine yakın kişinin dudak-damak yarığı sorunu ve çoğunlukla tedavi gerektirmeyen küçük dilde çatallanma ve gizli yarıklar ile yaşadığını belirtirken “Ancak günümüz Türkiyesi'nde deneyimli, eğitimli, bu tedaviyi sık yapan merkezler ve cerrahlarca yapılan tedavide batılı ülkelerle aynı başarı sağlanabiliyor. Bunda Türk Plastik Cerrahisi, Ortodonti ve Konuşma terapisi alanlarındaki başarıların rolü çok büyük. Dudak yarığı onarımındaki cerrahi teknik ilerlemeler ile artık dudak, burun ve ciltte hiçbir iz bırakmadan tedavi mümkün hale geldi” diyor.
Anne adayına psikolojik destek şart
Bebeğin dudak-damak yarığı sorunu anne karnında ultrasonla tespit edildiğinde, anne adayının moralinin yüksek tutulmasının, eşi ve aile bireyleri tarafından destek verilmesinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hakan Ağır “Ultrason tanısı konar konmaz bir merkezde bu işi yapan plastik cerrah ile konuşmalarını tavsiye ediyoruz. Zira yanlış bilgilendirmeler gebeliğin sonlandırılması talebine kadar varabiliyor. Dudak damak yarıkları gebeliğin sonlandırılması için tıbbi bir gerekçe sayılmıyor. Doğum sonrası da aynı şekilde annenin, babanın ve ailenin hatta yakın sosyal çevrenin bilgilendirilmesi sayesinde, depresyon ve toplumsal izolasyon başta olmak üzere birçok psikosoyal sorunun önüne geçilebiliyor” diyor.
Özgüven eksikliğinden okulda başarısızlığa!
Dudak damak yarıklarının profesyonel kişilerin takibinde olması durumunda tek başına bebeğin hayatını tehdit etmediğini belirten Prof. Dr. Hakan Ağır, bebeğin çocukluk çağına geçtiği dönemde ise akranlarının alaycı ve ötekileştirici tavırları nedeniyle ciddi ruhsal gelişim bozukluklarına yol açabildiğini söylüyor. Halk arasında bu şekil bozukluklarının ‘tavşan dudak’, ‘kurt ağzı’ gibi yakıştırmalarla ifade edilmesinin, çocuk ve yetişkin hastayı hırçın, içe kapanık yapıp, ciddi özgüven zayıflığına yol açtığını, okulda başarısızlığa ve sosyal uyum problemlerine neden olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Hakan Ağır “Bu tür benzetmelerden kaçınılması gerekir. Söz konusu olan bizim son derece değerli yavrularımızdır; onların bu sorununa kötü niyetli olmasa da hayvan benzetmesi uygun değildir. Aslında sadece dudak damak yarıklı çocuklar için değil diğer tüm yüzde ve görünür yerlerde böylesi şekil bozukluğu, işlev bozukluğu olan çocuklarda ve yetişkinlerde toplumsal yaklaşım, kültürümüz ve eğitim ortamları henüz ne yazık ki istenen düzeyde değil. Bu sorunları aşmak için hızla önlemler alınması gerekiyor” diyor.
Tedavisinde çok hızlı gelişmeler yaşanıyor
Dudak-damak yarıklarının tedavisinde ülkemizde ve dünyada son 10 yılda çok ciddi yol katedildiğinin müjdesini veren Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ağır, artık gebelikte ultrason ile tanı koyabilmenin dudak yarıkları için yüzde 50’ye yaklaştığını belirtirken, doğum sonrası beslenme eğitimleri ile daha fazla bebeğe ulaşılabildiğini ve geçiş döneminin kolaylaşabildiğini söylüyor. Sorunun cerrahi tedavisi için tüm dünyanın üzerinde anlaştığı şekilde, 10 haftalık dönem sonrası bebeğin ameliyatını gerçekleştirdiklerini belirten Prof. Dr. Hakan Ağır “Dudak damak yarıklı bir bebek için en önemli, en kritik olan ameliyatlar dudak ve damak yarıklarının kapatıldığı ilk ameliyatlardır. Yani ilk yaştaki ameliyatlardır. Ancak bunlar kadar önemli diğer estetik düzeltmeler, konuşma düzeltici ameliyatlar, kemik transferi çene ve burun ameliyatları da son derece önemlidir” diyor. Cerrahide artık eskisi gibi burun çatısına ve ucuna dokunmaktan korkmadıklarını, tam düzeltmenin ilk ameliyatta dahi mümkün olabildiğini belirten Prof. Dr. Hakan Ağır “Dudak yarığı onarımındaki cerrahi teknik ilerlemelerle de artık dudak ve dudak cildinde belirsiz bir ize ulaşmak mümkün. Burun kanat kenarındaki kesilerden artık kurtulduk. Bugün herşeyin doğru zamanda, doğru yerde, doğru ellerde başarı ile uygulanması bu çocukları ve yetişkinleri sağlıklı olanlardan ayırt etmeyi zorlaştırıyor” diyor.
Tedavide geç değil!
Bugün için ülkemizde ilk ameliyatlarını oldukları halde çeşitli estetik, diş-çene ve konuşma bozuklukları ile yaşamına devam eden birçok dudak- damak yarığı hastası bulunuyor. Oysa yaşanılan bu olumsuz deneyim, artık çare kalmadığı anlamına gelmiyor. Gerek artık tedavi şansı kalmadığı, gerekse bu ameliyatların çok pahalı olduğu düşüncesi ile çoğu hasta ve hasta yakını tedaviden kaçınırken Prof. Dr. Hakan Ağır “Bu hastalığın tedavisine gönül vermiş bir ekip anlayışı ile çalışan merkezler son sözü söylemediği sürece yapılabilecek bir iyileştirme daima vardır. Ayrıca bu tedavilerin maliyetleri diğer sıradan ameliyatlardan daha düşük bile olabilmektedir” diyor. Günümüzde artık tüm gelişmiş ülkelerle birlikte Türkiye’de de dudak- damak yarıklarının bu alanda uzman merkezlerde ve takımlarla tedavisinin ve takibinin geçerli olduğunu belirten Prof. Dr. Hakan Ağır, son yıllarda gerek estetik gerekse konuşma bozukluğunun tedavisinde çok başarılı sonuçlar elde edildiğini söylüyor.