Ankara Üniversitesi
İletişim Fakültesi Reklamcılık ve Tanıtım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Deniz
Sezgin, obeziteyle mücadele eden bireylerin, hastalıklarının yanı sıra hayatın
pek çok alanında karşılaştıkları damgalayıcı pratiklerle de farklı bir mücadele
sürdürmek zorunda kaldıklarını belirtti.
Prof. Dr. Deniz Sezgin,
"Obezitede damgalama ve ayrımcılık konusunu ele aldığımız ve Rolüm Ağır
kitabıyla kamuoyuyla sonuçlarını paylaştığımız araştırmamızda, obeziteli
bireylerin yaşamın hemen her alanında ayrımcı ve damgalayıcı tavır ve
davranışlara maruz kaldıklarını gördük. Yaptığımız görüşmelerde katılımcılar,
aile bireylerinden arkadaş çevrelerine, okul hayatından iş hayatına kadar
kendilerini rahatsız eden davranışlarla karşılaştıklarını ifade ettiler. Kimi
zaman karşılarındaki kişinin de bu davranışı ya da tavrı farkında olmadan
sergilediğini söyleyen katılımcılar, sağlık hizmeti alırken dahi
ötekileştirildiklerini belirttiler. Hatta sağlık çalışanları tarafından
sergilenen bu tavrın, kendilerini sağlık hizmeti almaktan vazgeçirdiğini
gözyaşlarıyla anlatan katılımcılarımız da oldu. Çalışma sonunda obeziteli
bireylerin yaşadıkları sıkıntılar sebebiyle toplum içinde kendilerini rahat
hissetmediklerini, istedikleri gibi hareket edemediklerini ve kendilerini ifade
etme fırsatı bulamadıklarını gördük.” açıklamasında bulundu.
Damgalama ve
ayrımcılığın obeziteli bireylerin yaşamını nasıl etkilediğini örneklerle
anlatan Sezgin sözlerine şöyle devam etti; "Kendilerini sıkışmış,
baskılanmış hisseden obeziteli bireylerin hayatın rutinine katılmak konusunda
sıkça tereddüt ettiklerini, diğer insanları rahatsız ederiz düşüncesiyle kendi
haklarından feragat ettiklerini gördük. Otobüse binme saatlerini “başkalarını
rahatsız ederim" düşüncesiyle mesai ve okul saatlerindeki yoğunluğa denk
getirmemeye çalışmaları, konser ya da sinema salonlarında koltuk aralarının dar
olması sebebiyle salona boşken girip etkinlikten en son çıkan kişi olmaları,
ani bir rahatsızlık geçirdiklerinde sağlık personelinin kendilerini
taşıyamayacağını düşündükleri için sağlık hizmeti almaktan vazgeçmeleri durumu
bunlardan birkaçı. Ne yazık ki karşılaştığımız tablo çok üzücüydü, herkes için
temel hak olan eğitim hakkı, sağlık hakkı ve hatta yaşama hakkı, obeziteli
bireylerin elinden alınmış durumda.”
OBEZİTELİ BİREYLER
YAŞAMIN İÇİNDEN ÇEKİLİYOR
Obeziteli bireylerin karşılaşmış oldukları ayrımcı/damgalayıcı yaklaşımların
kullanılan sözcüklerle yeniden üretildiğini ifade eden Sezgin; “Biz senin
iyiliğin için söylüyoruz, az ye, iradesiz davranma!” gibi iyi niyetle
söylendiği belirtilen ifadeler, obeziteli kişilerin sağlık hizmetinden
yararlanmalarının ya da tedaviye ulaşmalarının önünde büyük bir engel
oluşturuyor. Kendilerini değersiz hissetmelerine, sevilmeyi hak etmediklerini
düşünmelerine neden olan bu sözler ve davranışlar, iş başvurularında
değerlendirilmeye alınmayacakları konusunda kesin bir yargıya sahip olmalarına
kadar gidebiliyor. Toplum içinde karşılaştıkları olumsuz durumlar nedeniyle
obeziteli bireyler, yaşamın içinden çekilerek başkalarına yer açmaları
gerektiği düşünüyorlar. Hiç kimse hastalığı nedeniyle böyle bir durumla
karşılaşmamalı ve böyle hissetmemeli." dedi.
DAMGALAYICI DAVRANIŞLAR,
OBEZİTELİ BİREYLERİ TEDAVİDEN UZAKLAŞTIRIYOR
Obezite tedavisinde damgalayıcı ve ayrımcı davranışların da tedavi
önünde engel olabileceğine değinen Sezgin sözlerini şöyle tamamladı;
"Obezitenin önlenmesi ve tedavisi konusundaki tıbbi seçenekleri
hekimlerimiz bizlerle paylaşıyor. Tedavi sürecinde farkında olmadan sergilenen
damgalayıcı ve ayrımcı davranışların terk edilmesinin de tedavinin sağlıklı bir
şekilde yürütülmesine katkı sağlayacağını belirtmekte fayda görüyorum. Burada
hepimize önemli roller düşüyor. Çünkü ayrımcı/damgalayıcı yaklaşımların tekrar
tekrar üretilmesi obeziteyle yaşamayanların zihinlerinde bu kalıpların
pekişmesine neden olurken, obeziteli bireylerin de tedaviye ulaşmalarının
önünde engel oluşturuyor. Bu nedenle medyadan sağlık hizmetleri sunumuna, iş
hayatından sosyal hayata kadar her alanda, hepimizin düşüncelerimizi ve
dilimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum.”