Eklem kapsülünün enflamasyonu ve sonrasında gelişen fibrozis
olduğuna inanılmaktadır. Omuz eklemi çevresindeki kapsülü oluşturan bağların ve
eklem kapsülünün kalınlaşması veya büzüşmesi söz konusudur.
Hastalığın ilk evresindeki şikayetler sıklıkla ‘sıkışma
sendromu’na benzer. Genellikle sinsi başlangıçlı bir ağrı vardır. Ağrıyı
takiben omuzda hareket kısıtlılığı başlar. Erken evrelerde gece ve istirahat
ağrısı yaygın olarak görülür. Dinlenirken bile geçmeyen, gece uykuyu bozan ve
zorlaştıran ağrı, gün boyu görülen omuz ağrısı, omuz hareketlerinin
kısıtlanmaya başlaması, normal günlük hareketlerin kısıtlanması, kolu belli bir
noktadan yukarı kaldıramama veya döndürememe görülebilmekedir.
En sık 35–70 yaş arasında kadınları etkilese de erkeklerde
de görülmektedir.
Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte, diabet,
otoimmün hastalıklar, tiroid hastalıkları, Parkinson hastalığı, kalp
hastalıkları, inme, kronik akciğer hastalığı, dupuytren kontraktürü, omuz
kireçlenmesi ve meme kanseri ile ilişkili olduğu gibi travma, cerrahi işlemler
ve uzun süreli hareketsizlik nedeniyle de oluşabiliyor.
Tanı, tıbbi öykü, klinik muayene, radyolojik görüntüleme ve
diğer omuz patolojilerinin ekarte edilmesi ile konur. Genellikle sinsi
başlangıçlı bir ağrı vardır; bu ağrıyı takiben omuzda hareket kısıtlılığı
başlar. Erken evrelerde gece ve istirahat ağrısı yaygındır. Donuk omuzda,
skapulotorasik eklemden yapılan hareketlerin de çoğu etkilenir. Tanı için özel
bir muayene testi yoktur. Rotator manşet yırtığı gibi diğer patolojieri
saptamak için manyetik rezonans (MR) ve Ultrason kullanılır. MR artrografi,
kapsül kalınlığını ve eklem hacmindeki azalmayı göstermede kullanılır.
Onuk omuz sendromunun kendi kendine geçme ihtimali olmasına
karşın en kesin çözüm tıbbi tedavidir. Donuk omuzun tedavisinde öncelikli
olarak fizik tedavi tercih edilir. Tedavilerin amacı, sert olan omuz eklemi
kapsülünü gevşetmek olup, hastaların en önemli şikayetlerinden biri olan
ağrının kontrolü ve eklem hareket ve gücünün yeniden kazanılmasıdır. Fizik
tedavi kapsamında klasik fizik tedavi yöntemlerine ilaveten manuel terapi,
proloterapi, nöralterapi, eklem içi enjeksiyonlar, kök hücre uygulamaları, kupa
terapi, kuru iğneleme gibi yöntemlerden mutlaka yararlanılmalıdır. Botulinum
toksin enjeksiyonunun steroide (kortizon) göre ağrı kesici etkisinin daha
uzun sürdüğü ve yan etkilerinin daha az olduğu belirtilmiştir. Bilinçsizce
yapılan zorlamalar humerus kırıklarına, omuz çıkıklarına, brakiyal pleksus
yaralanmasına ve rotator manşet kaslarının yırtılmasına neden olabilir. Cerrahi
yöntemler uygulanırken kapsülotomi esnasında inferior kapsülün altından
aksiller sinir geçmesi nedeniyle burada dikkatli olunmalıdır. Aşırı gevşetmenin
aksiller sinir felci, omuz dislokasyonu gibi olası kötü sonuçları
bulunmaktadır. Tedaviyi müteakiben kazanılan eklem hareketlerinin devamlılığını
sağlamak amacıyla egzersize devam edilmesi şarttır.