Son birkaç yıldır büyük şehirlerde yaşayan hemen herkesin
aklında; her şeyi bırakıp bir sahil kasabasına yerleşmek var. Bu fikri yaratan
ise büyük şehirlerdeki yaşantının dayanılmaz yorgunluğu. Anadolu Sağlık Merkezi
Psikolojik Danışmanı Necmiye Doğruer şehir yaşamının insanları son derece manik
bir halde yaşamasına neden olduğunu belirtti. Doğası gereği daha dingin ve sessiz
yaşamak isteyen kadınların bu yoğun döngüden daha fazla etkilendiğini söyleyen
Dr. Necmiye Doğruer; “İş kadını, kimliği ve doğasındaki annelik duygusuyla
birçok şeyi bir arada tutmaya çalışmasıyla kendini erkeklerden daha fazla
yıpratıyor” diye konuştu.
Yaşam döngüsü içinde çoğu zaman beden ve ruha
taşıyabileceğinden, çok daha fazla yük biniyor. Kişi kendine uygun olup
olmadığını düşünmeden sadece bir şeylere yetişme telaşı içerisinde çok fazla
hareket ediyor. Şehir yaşamı yeterince zorken kadının barındırdığı kimlikler
ona bu zor yaşamı, daha yıpratıcı hale dönüştürdüğünü söyleyen Psk. Doğruer;
“Özellikle kadınlar şehirden kaçıp sahil kasabalarında daha dingin bir hayat
sürmeye başlamak istiyorlar” dedi.
Hayali bile iyi geliyor
Günlük koşuşturmalar sırasında oluşan yorgunlukların özellikle
kadınlarda; derin bir mutsuzluk, bunalma, fiziksel bir hastalıkla vücudun alarm
verdiğine değinen Psk. Doğruer; “Kişi kendini biraz dinlemeye başladığında
vücut yaşamında yavaşlamaya gitmesi gerektiği mesajını veriyor. Birçok insan
gelen uyarıları dinleyip radikal bir karar alma yoluna gidiyor, en azından
planını kurmaya başlıyor. Yeni yaşam fikri hemen gerçekleşmese bile hayalinin
kurulması dahi birçok kadında ufak değişimlere neden olduğu gözlemleniyor”
dedi.
Doğanın canlılığı ruhu besliyor
Her konuda en mükemmeli yakalamaya çalışan şehirli kadınlar
yaşantılarında bakımlı, modern, estetik görünmek zorundadırlar. Bu durumda ruh
ve bedenlerinin verdiği tepkilerden çoğu zaman psikolojik bir çöküntüye sahip
olduğu görülüyor. Kadınların yaşantılarında doğanın renklerinin canlılığını,
kokusunu ve rahatlığını aradıklarını söyleyen Psk. Doğruer; “Şehrin durmayan
koşuşturmacasından kaçabilmek için kadınlar, kendilerine küçük balkonlar
yaratıyorlar” dedi. Psk. Doğruer, “Ancak unutulmamalıdır ki yaşam biçimini
değiştirme ve baş edilemeyen duygusal sorunlardan kaçma ihtiyaçları birbirinden
farklı şeylerdir” diyerek sözlerini tamamladı.