Pandemi süreci ve COVID-19 salgını sırasında çocuklarda ve
ergenlerde yeme bozukluklarında ve semptomların şiddetinde belirgin artış
gözlendiğini belirten Diyetisyen Hanife Kara, “Yeme bozuklukları, çocuklarda en
ölümcül psikiyatrik durumlardan birisidir. Her beş kişiden biri intihardan veya
yeme bozukluğuna bağlı tıbbi komplikasyonlardan ölüyor. Yeme bozukluklarının
genellikle uzun bir süreci var ve tedavisi zor. Anoreksiya Nevroza hastalarının
yalnızca yüzde 31'i 10 yıl içinde iyileşir. Yeme bozukluklarının erken teşhisi
ve tedavisi çok önemli” ifadelerini kullandı.
COVID-19 salgınının her yaştan insan arasında okulda,
sporda, işte, sosyal ve boş zaman aktivitelerinde ciddi bir aksamaya yol açtığını
söyleyen Diyetisyen Hanife Kara, “Risk altındaki gençler için bu aksaklıkların
zihinsel ve fiziksel etkileri düzensiz yeme davranışlarını tetikledi veya kötüleştirdi.
Ek olarak pandemi, yeme bozukluğu olan bireylerde semptomların kötüleşmesiyle
bağlantılı olan sosyal medya kullanımının ve medya etkileşimlerinin artmasına
neden olarak özeleştiriyi ve görünümle ilgili olumsuz önyargıları da artırdı.
Değişen gıda erişilebilirliği, gıda güvensizliği ve pandemi sırasında sağlık
hizmetlerine sınırlı erişim de artan bu oranlarda rol oynamış olabilir” şeklinde
konuştu.
COVID-19 salgınının ilk 12 ayında yeme bozukluğu olan 10 ila
23 yaş arası hastalarda hastaneye başvurularda iki kattan fazla artış görüldüğünü
belirten Diyetisyen Hanife Kara, “Aynı zaman diliminde yeme bozuklukları
nedeniyle hastaneye yatış oranı, çalışma döneminin sonuna doğru, pandeminin
başlamasından sonraki 9 ila 12 ay arasında en yüksek seviyedeydi. Pandemiden
önce bile birçok yeme bozukluğu kliniğinde altı aydan bir yıla kadar tedavi süreci
olduğundan COVID-19'un getirdiği daha büyük sonuçlar da tedavide daha da uzun
gecikmelere yol açtı” dedi.
Yeme bozuklukları her yaştan insanı etkileyebiliyor ancak
araştırmalar yeme bozukluğunda 12 ila 25 yaş arasındaki ergenlerin en büyük
risk grubu olduğunu gösteriyor. Anoreksiya Nervoza teşhisi konan kişilerin yüzde
75'i ve Bulimia Nervoza teşhisi konan kişilerin yüzde 83'ü 12 ila 25 yaş
arasında yer alıyor.
Yeme bozukluklarının sıklıkla depresyon, anksiyete
bozuklukları, madde kullanımı ve kişilik bozuklukları gibi diğer psikolojik ve
fiziksel bozukluklarla ilişkili olduğunu söyleyen Diyetisyen Hanife Kara, “Yeme
bozukluğu teşhisi konan kişilerin yaklaşık yüzde 55 ila 97'sinde akıl hastalığı
komorbid durumu, yaklaşık yüzde 45 ila 86'sında eşlik eden depresyon, yaklaşık yüzde
64'ünde anksiyete bozukluğu, yüzde 58’inde eşlik eden kişilik bozukluğu gözleniyor.
Yine araştırmalar, kaygı bozukluğunun (özellikle sosyal kaygı) yeme
bozukluğunun başlangıcından önce gelebileceğini gösteriyor. Çölyak hastalığı, kistik
fibroz ve diyabet dahil olmak üzere diyet değişikliği gerektiren kronik sağlık
koşullarında daha yüksek düzensiz yeme oranları tanımlanıyor. Diyabetli
kişilerde (hem Tip 1 hem de Tip 2), kilo alma, yemek takıntısı ve kayıp
duyguları gibi faktörler de dahil olmak üzere muhtemelen hastalığın doğası
nedeniyle düzensiz yeme veya yeme bozukluğu geliştirme olasılığı iki kat daha
fazla” diyor.
Yeme bozukluğu olan kişilerin yüzde 75’inin profesyonel
yardım almadığının tahmin edildiğini belirten Diyetisyen Hanife Kara, “Tedaviyi
reddetme ya da tedavi olmama nedenleri arasında dışlanma, utanma, hastalığı inkâr,
hastalığın ciddiyetini algılayamama, tedavinin maliyeti, teşvik eksikliği ve
yardım kaynaklarına nasıl ulaşılacağı konusunda bilgi eksikliği sayılabilir. Yeme
bozukluğu için en etkili tedavi, bireyin hastalığına, durumuna ve ihtiyaçlarına
göre şekillendirilmiş kişi merkezli multidisipliner bir bakımdır. Tedavi gördükten
sonra tüm yeme bozuklukları türlerinden kurtulmak için geçen ortalama süre bir
ila altı yıldır. Yetenekli ve bilgili sağlık uzmanları eşliğinde tedavi süreci
sağlandığında yeme bozukluğu olan kişilerin çoğu için tam iyileşme ve iyi bir
yaşam kalitesi elde edilebilir” şeklinde konuştu.