Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik
Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, Twitter’ın Avrupa Birliği ile
sosyal medya platformları arasında imzalanan ‘2022 Dezenformasyona İlişkin
Güçlendirilmiş Uygulama Kuralları’ protokolünden çekilme kararı almasına
ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kişilerin rahatça görüşlerini paylaşabilmesi bilgi
kirliliği ve dezenformasyonu ortaya çıkardı
Web 2.0 teknolojileri ile birlikte ortaya çıkan yeni
medya teknolojilerinin etkileşimin yoğun olduğu yeni iletişim ortamları yarattığını
belirten Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Bunun bir örneği, dünya çağında yaygın
kullanılan sosyal medya mecraları. Sosyal medyanın kullanım motivasyonları
olarak sosyalleşme, eğlence ve başkalarını etkileyerek takdir görme karşımıza
çıkıyor. Kişilerin rahatça görüşlerini paylaşabiliyor olması da doğru olmayan
bilgilerin ve haberlerin yayılması, bilgi kirliliği ve dezenformasyonu ortaya
çıkardı ve çağımızın yeni bir sorunu olarak yerini aldı.” dedi.
Günümüzde bilgi ve haber paylaşımının çoğunlukla dijital
mecralardan yapıldığını dile getiren Ünal, “Sosyal medyanın kitlelerin günlük
alışkanlıkları arasında yer alması, haber alma alışkanlıklarının da sosyal
medya mecralarında gerçekleşmesine sebep oldu. Anlık haber alma, gündemi
kaçırmamak için sürekli sosyal medyanın kontrol edilmesi, güncel kişisel bilgi
paylaşımlarının takibi gibi aktiviteler sıklıkla gerçekleşiyor. Bu
paylaşımların doğruluğunun teyit edilmesi konusu da ön plana çıkarak gereklilik
haline geldi. Özellikle Twitter anlık bilgi, haber ve görüş paylaşımı ile
dikkat çeken bir sosyal medya uygulaması olarak kişiler tarafından sıklıkla
kontrol ediliyor. Pek çok haberde dikkat çekmek, daha fazla tıklanmak, algı
yönetimi yapmak gibi amaçlarla dezenformasyona başvuruluyor. Bu yüzden
Twitter’ın yönetsel kapsamda birtakım sorumlulukları da yerine getirmesi
gündeme geliyor.” açıklamasını yaptı.
“Her gün sosyal
medyada paylaşılan bilgi bombardımanı ile dezenformasyona maruz kalıyoruz.”
diyen Ünal sözlerine şöyle devam etti:
“Özellikle karşımıza çıkan bilginin doğru olup olmadığını
ve bilginin hangi kaynaktan paylaşıldığını teyit etmediğimizde, sahte hesapların
farkına varmadığımızda dezenformasyonun etki alanına girmiş oluyoruz. Hatta
paylaşımları tekrar paylaşarak, yorum yazarak ya da beğeni ile başkalarının
akışında görünür kılarak dezenformasyonu yayıyoruz. Dezenformasyondan korunmak
ve mücadele etmek için öncelikle ne olduğunu doğru anlamak gerekiyor.”
Dezenformasyonun, kötü niyetli ve kasıtlı olarak kişileri
yanıltma amacı taşıdığını kaydeden Ünal, “Manipüle edici ya da tamamen uydurma
da olabilir. Diğer yandan, kişiler dezenformasyondan kaçarken misenformasyona
da maruz kalabiliyor. Genel olarak, bilginin doğru ya da yanlış olması teyit
edilmesi gereken bir unsurken, ‘kötü niyet ve kasıt’ varsa dezenformasyon
oluyor diyebiliriz. Dezenformasyon yayımıyla, komplo teorilerinde olduğu gibi
uydurma bilgilerle algı yönetimi yapmak amaçlanıyor. Özellikle toplumsal kaos
dönemlerinde toplumun meşgul olduğu bir sorun varken toplumsal birliği bozma
çabaları ile başka bir sorun daha ortaya çıkartılıyor. Böylece dezenformasyonla
mücadele yeniden gündeme geliyor. Misenformasyon, dijital ortamda kasıtlı
olmayan, kötü niyet taşımayan yanlış bilgi paylaşımı olduğundan teyit konusunda
daha hassas davranılmasını gerektiriyor. Komplo teorilerindeki gibi doğrudan
dikkat çekmediğinden kişiye ilk bakışta doğru gelebiliyor. Dolayısıyla,
dezenformasyon ve türevi kavramları anlamanın yanında bireysel olarak farklı
kaynaklardan bilginin doğruluğunu teyit etmeyi alışkanlık haline getirmemiz
gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Twitter’ın dezenformasyon konusunda büyük sorumluluk taşıdığına
dikkat çeken Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Dezenformasyon, uluslararası iş
birliği ile çözülmesi gereken bir sorun. Dolayısıyla uluslararası anlaşmalara
katılması ve burada ülkemiz lehine de tavır alması gerekir. Aksi halde
dezenformasyona açık kalan bir ülkenin, yeni bir dijital savaş ile karşı
karşıya kalacağını söylemek mümkün. Yanlış bilgi kaynağı, bir ülke için en
büyük sorunlardan biridir. Manuel Castells tarafından ortaya atılan ‘Ağ Toplumu’,
dijital kültüre yön veren bir iletişim formu olarak tanımlanıyor. Ağ toplumu
olmanın, küresel anlamda avantajlarından yararlanılıyor. Bir yandan da dezavantajları
ile mücadele ediliyor. Algı yönetimi yaparak toplumsal düşünceyi etkilemek,
kitleleri başka yöne çekmek ve hatta post-truth olarak da adlandırılan
doğru/yanlış bilgi yitimi ile toplumun kendi doğrularını oluşturması ağ toplumu
dinamikleridir. Bu dinamikleri dezenformasyon ile dezavantajlı tarafa çekmek
mümkündür diyebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.
Sorumluların, dezenformasyon farkındalığı ile ilgili her
türlü iş birliğinin içinde olması beklenir
Twitter’ın geniş kitleler tarafından yoğun şekilde
kullanıldığını hatırlatan Ünal, “Sorumluların, dezenformasyonun ve
tehlikelerinin bilincinde olarak davranması ve dezenformasyon farkındalığı ile
ilgili her türlü iş birliğinin içinde olması beklenir. Dolayısıyla Twitter'ın,
Avrupa Birliği ile sosyal medya platformları arasında imzalanan ‘Dezenformasyon
Protokolü’nden çekilme kararını düşünmesi gerekir. Bu yönde ülkemizde İletişim
Başkanlığı’nın yaptığı açıklamalarda da mücadelenin devlet kuruluşları
kapsamında sürdürüleceği belirtiliyor. Bireysel olarak da bundan sonra
özellikle Twitter özelindeki paylaşımlara daha fazla dikkat etmemiz gerektiği
sonucuna varabiliriz.” dedi.
Türkiye’nin gerek teyit hatları gerek devlet kurumu
kapsamında yaptığı çalışmalarla dezenformasyonla mücadele farkındalığı olan bir
ülke olduğunu ifade eden Ünal, “Ülkemiz yapılacak uluslararası iş birliği
protokollerinde yer alarak, sosyal medya mecralarından bağımsız bir şekilde iyi
niyet anlaşması imzalayabilir. Uluslararası olarak gelecek dezenformatif tehditlere
karşı yine uluslararası iş birliği mücadeleleri zararı aza indirgeyecektir.
Bireysel olarak da dijital bilgi kaynaklarını doğrulama sürecini iyi
yönetebilmemiz gerekiyor.” diyerek dezenformasyondan kaçınmayı sağlayacak teyit
aşamalarını sıraladı:
-Sosyal medyada paylaşılan bilginin kaynağına bakmak.
-Sosyal medyada paylaşılan bilgi ya da haberin başka
kaynaklarda olup olmadığını sorgulamak.
-Sahte hesapların farkında olarak kendimizi korumak.
-Paylaşılan görüntülerin bağlamla ilgisini kontrol etmek.
-Referans alınan güvenilir kaynaklar edinmek.
-Resmi kaynakları takibe almak.
-Bilgiyi, doğruluğunu teyit ettikten sonra paylaşmak.