Adana siyasetinin önemli isimlerinden AK Partili Ziyaettin Yağcı;
YÖNETİCİLERE DÜŞEN GÖREV DEDİKODULARI İZAH ETMEKTİR
7 Haziran Genel Seçimleri ve 1 Kasım Erken Seçimleri arasında çok ciddi kaos yaşandı. Türkiye’de her anlamda belirsizlik hakimdi. Ve 1 Kasım’da Türk halkı, istikrar sürsün dedi, AK Parti dördüncü kez iktidar oldu. Siz, seçim sonucun nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Allah sevdiği kulunun keçisini kaybettirip sonra buldurur” derler ya. Tabi istikrar bir nimettir. Ülke yönetiminde istikrarlı bir hükümet dönemi bir nimettir. Bu nimeti, AK Parti iktidarı boyunca 12 buçuk sene yaşamıştık. İnsanlar eski sıkıntılı günleri bu arada unutuyor. 15 yaşındaki çocuk 25-30 yaşına geliyor. Artık söz sahibi onlar oluyor ama eskiyi bilmiyorlar. 7 Haziran seçimleri bize eski günleri hatırlattı ve bu arada AK Partinin dolayısıyla istikrarın kıymetini de bize öğretti. Eğer tek başına bir iktidar olmazsa neler oluyormuş, yaşlılar bilir ama gençlere de gösterdi. Bir de muhalefetin iktidara hazırlıksız olduğu meydana çıktı. İktidar olmaktan korkan bir muhalefet. Sadece bol keseden attı, “nasıl olsa iktidara gelemeyeceğiz” diye yapılan vaatler ama onun ötesinde hiçbir şekilde iktidar olma cesareti gösteremeyen bir muhalefet ile karşı karşıyaydık.
Seçim kampanyalarında vaatlerin ne olduğu değil, hangi partinin söylediği önemliydi. Bunun da seçim sonucuna yansıdığını söyleyebilir miyiz?
Evet, ona kimse inanmadı ki.Bir kere mantığı yoktu. Kredi kartı borcu ile ilgili vaatleri hatırlayın. Bankalar kimin Ahmet’in Mehmet’in. Tamam devlet bankası da var ama birkaç tane. Türkiye’de bankaların çok büyük bir kısmı özel sektör. Siz devlet olarak Ali’nin Veli’ye olan borcunu nasıl silebilirsiniz? Bunu bir vaat olarak söylediler ama inandırıcı değildi. Böyle mantıksız, hesapsız, kitapsız yapılan vaatler ve iktidara gelme ümidi hiç yok. Eğer böyle palavralara millet kanacak olsa Haydar Baş hiç iktidardan düşmez. O asgari ücreti 5 bin TL veriyordu. Millet bir söze bakar, bir de o sözü söyleyene bakar. Bakın şimdi seçim oldu ve biz çok net bir şekilde iktidara geldik. Ama daha dün Başbakanımız dedi ki, “3 ay içinde vaatlerimizin tamamını yerine getireceğiz.” Bunu seçim öncesinde söylemiyor, seçimden sonra tek başına iktidara gelmiş bir partinin lideri olarak söylüyor. Ve bu bizim siyasi tarihimizde çok az görülmüş bir şeydir. 3 ay gibi kısa bir sürede seçimden önce söylenen şeylerin yerine gelip gelmeyeceğini hep beraber göreceğiz ki gelecektir. Başından beri AK Parti iktidarının bir özelliği vardır, bir şeyi söylemişse yapar. Yapılamayacak işse zaten söylemez. Kendinin dışında kendisini etkileyen dış dünyadaki gelişmeler fertlerin iradesi olduğu gibi devletin ve hükümetin de iradesi var. İradeyi etkileyen başka dış etken varsa onlara diyeceğim yok ama normal şartlarda AK Parti kurulduğu günden itibaren yapabileceği şeyleri vaat eder. Vaat ettiğini de yapar. Bugün AK Parti kendini kanıtlamıştır millete güven vermiştir. Şimdi ismini söylemem uygun olmaz sanıyorum ama Adana’nın çok değerli bir politikacısıyla öğle yemeğinde beraberdim. Kendisi başka bir partiden doğal olarak kendi partisine oy vermiş fakat AK Partinin iktidara gelmesinden de memnun olmuş. “Memleketin istikrara ihtiyacı var. Ben kendi partime oy veriyorum ama biliyorum ki benim partim bu ülkeyi yönetemez” dedi. Çok enteresan. Vatandaşta böyle bir şey var; “ben kendi partime oy veriyorum ancak bu ülkeyi de AK Parti yönetebilir” diyor. Bu yüzden yüzde 49.50 oy aldık. Ama bize oy vermeyenlerde rahat demek ki genel bir kabul var. Bu ülkeyi yönetme hakkı AK Parti’nindir bu hakkı milletten aldı. O zaman sistem çalışıyor, güven işliyor ve inşallah huzur yerinde ve daha da artacak diye bekliyoruz.
Adaylık sürecinde size herhangi bir teklif geldi mi?
Hayır. Ne bana davet geldi, ne de benden öyle bir arzu oldu. Ben artık siyasetin makam mevki defterini kapattım. Aslında o defteri 2007’de kapatmıştım ama bildiğiniz gibi 2012’nin başlarında İl Başkanlığı görevine getirildim. 2 sene İl Başkanlığı yaptım tam 2 senenin dolduğu günde ayrıldım. Dolayısıyla benim yeniden siyasetin makam mevki defterini açmaya niyetim yok. Bu kesin tavrımı da herkes bilir. Kimse olmayacak duanın peşine düşmez.
AK Parti, genel seçimlerde Adana’da birinci parti oluyor. Fakat yerel seçimlerde Büyükşehir Belediyesi’ni başka partiye kaptırıyor. Hatta siz o dönemde İl Başkanıydınız ve partinizden gösterilen adaylar nedeniyle istifa etmiştiniz. Sizce, yerelde seçim kazanmanın nedeni direkt adaya mı bağlı?
Artık 2 sene geriye gidip yeniden eski şeyleri hatırlamaya gerek yok. Yalnız “bir musibet bin nasihatten iyidir” derler. Yerel seçimdeki bazı yanlışlar bize ders vermiştir. Bu, kararlığın varlığıyla ortaya çıkar. Gerek Büyükşehir gerekse bazı ilçelerde AK Parti seçimi kaybetti. Kaybettikten sonra AK Parti’nin kıymeti daha çok anlaşıldı. Onun için bilhassa kendi bölgemizde düşünelim; Osmaniye, Mersin, Adana dersek kazanan partiler şimdi arkadan nal topluyorlar. Vatandaş gördü mukayese ediyor. Dolayısıyla her kararda bir lütuf vardır. Yani bizim yerel seçimde az öncede söyledim. 7 Haziran seçimini kaybetmiş olmamızın, kısa vadede sıkıntı ama uzun vadede bir rahatlama ve ferahlama dönemi olduğunu gördük ve göreceğiz. Ben hiçbir zaman karamsar olmadım olmamda. Bunlar gelip geçici şeyler. Maalesef yerelde iyi şeyler olmuyor. Adanalıyı memnun eden bir icraat yok. Hemşerilerimiz sanıyorum diğer seçimde AK Parti’li bir başkan arayacaklar ve bulacaklar. Kısmet kimeyse.
Adana’da kulağınıza gelen isimler var mı?
Şu an yok zaten söylemek için de erken. Ama gençler arasında aramamız lazım. Bunu özellikle söylüyorum. Eğer siyasette bir makama gelmişseniz ve bir yerde bir laf söylüyorsanız herkes acaba kendini mi kastetti diye yorumlar yapıyorlar. Bunlara gerek yok. Ben gençlerin önünü açmak isterim.
Sizin devrettiğiniz İl Başkanı Fikret Yeni de gayet gençti.
Çok mutluyum, Fikret Yeni benim başkanlığım döneminde yardımcılarımdan biriydi. İl Başkanlığı görevini halen Fikret Yeni yürütüyor. Bir başka yardımcım da şu anda milletvekilliği yapıyor. Öyle de olması gerek, yani olması gereken o. Hep aynı şahıslar kalacak değil. Zaten AK Parti’nin tüzüğünde de üç dönem şartı var.
Sizce Adana’ya icracı bakanlık verilir mi?
Umarım verilir. Tabii o Sayın Başbakan’ın takdirine kalmış. Biz karışamayız ama gönlümüz arzu eder. Şimdi eskisi gibi devlet bakanlıkları da yok, biliyorsunuz. Bütün bakanlıklar icracı bakanlıklar haline geldi. Başbakan yardımcılığı hariç. İnşallah Adana’nın ihtiyacı olan bir bakanlık olur. Bize düşmeyen sözler bunlar.
Adana’nın durumunu nasıl görüyorsunuz? Söylentiler var özellikle yerel yönetimle alakalı…
Doğrusu kulağıma gelenler beni rahatsız eden şeyler. Ömrü hayatı siyasetle geçmiş bir insan olarak söylüyorum; siyasetçilere çok iftira atılır. Onun için elde somut deliller olmayınca hiç kimseye şunu yapmış, bunu yapmış diyemem. O bize yakışmaz. Ama yöneticilere düşen şey dedikoduları izah etmektir. Size kötü şeyler yakışmamalı. Yöneticilerimiz öyle davranmalıdırlar ki ekipleriyle beraber onlara yanlış sözler edildiği zaman vatandaş tepki koymalı. “Onlar bunu yapmaz” demeli. Sanırım orada bir sıkıntı var.
HDP’nin, Meclis’e girmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Ben faydalı olduğunu düşünüyorum. Ancak en faydalı ilaç bile eğer siz kullanmayı bilmezseniz zarar verir. Şu ana kadar tavırları itibariyle görüyorum ki maalesef HDP kendi eline sunulan fırsatları değerlendirmeyi bilemiyor. Bunlara Meclis’te neden ihtiyaç var? Dağda söyleyeceklerini gelsin, Meclis’te söylesin diye. Orada bir sıkıntı var. Sanıyorum iradelerinde ipotek var. Onun için onlarda arada sıkışmış gibi görünüyor. Eğer bu sıkışıklığı aşamazlarsa daha demokratik bir siyasi parti konumuna gelemezlerse, o zaman varlıkları tartışılır. Yoksa Meclis’te niye varsın? Tabii bunları tartıştırmamakta onların elinde. Bekleyip göreceğiz.
MHP’nin 4. Parti olması, MHP tabanını muhtemelen üzmüştür. Fakat MHP’nin aldığı bazı kararlar çok ciddi sıkıntılar yarattı ki böyle bir sonuca ulaştı.
Elbette. Hakem millet. Her şey milletin gözü önünde ziyan ediyor. Ne oldu da 3-5 ay içinde bu hale düştüler. 80 milletvekili 40’a düştü. HDP’nin gerisine düştüler. Bunun sebeplerini bulmak ve yanlışları görmek o arkadaşlarımıza düşer. Türkiye’nin ciddi bir muhalefet bir partisine ihtiyacı var. Türkiye’de iktidar sorunu yok, muhalefet sorunu var. Türkiye’de öyle bir muhalefet partisi düşünün ki hiçbir sorunu yok ama Tayyip Erdoğan’a düşman. Hepsi için söylüyorum. Böyle bir muhalefet partisi mi olur?
Tayyip Erdoğan’a düşman olmalarının nedeni başkanlık sistemini getiriyor olması mı?
Tabi bu başkanlık sistemi, adı üstünde sistem diyorlar. Sistemi tartışacaklar. Tayyip Erdoğan’a güvensizlikten kaynaklanan bir şey. Tayyip Erdoğan şuan da devlet başkanı. Hatta ben size rahatlıkla söyleyebilirim ki; getirilmek istenen devlet başkanlığının çok fazlası zaten şu anda Tayyip Erdoğan’ın yetkilerinde var. Kendi emrinde olan başbakan da var, hükümette ve Meclis’te var. AK Parti’liler Erdoğan’ın dediğinin dışından çıkmaz. Dolayısıyla bugün mesele Tayyip Erdoğan’sa, Tayyip Erdoğan bugün fiilen Meclis’tir, hükümettir, cumhur reisidir. Ve bütün yetkiler üzerinde toplanmış biridir. Halbuki başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı bugünkünden çok daha belirgin ve ayrıdır. Ama maalesef bizde fikir tartışma yok. Şahıslar üzerinden tartışılıyor. ”Seni başkan yaptırmayacağız” diyorlar. Farz edelim ki Erdoğan olamadı. Kim olacak o zaman Kılıçdaroğlu mu, Bahçeli mi, Demirtaş mı? Diyelim ki Erdoğan olmadı yine bir AK Parti’li olacak. Kendilerinin olma ihtimali bile olmayınca ellerinde tek bir şey kalıyor, “seni başkan yaptırmayacağız.” Şu sistemi tartışabilsek belki tartışa tartışa muhtemelen parlamentodaki sisteme döneriz. AK Parti’de dönebilir. Ama hakiki parlamentolu sistem. O zaman ne olur, cumhurbaşkanın yetkileri sembolik haline getirilir.1982 Anayasasına göre Cumhurbaşkanlığı yetkileri bir ihtilal anayasasına dayandığı için Kenan Evren’e göre yapıldığı için zaten devlet başkanlığı yetkilerinin de üstünlüğü bazı noktalarda. Tam parlamentolu sistem cumhurbaşkanlığıyla yetişmiyor. Şimdi hakiki parlamentolu sistem denk getirilebilir. O zaman cumhurbaşkanlığı makamı sembolik duruma gelir. O zaman da belki Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı makamını istemez, millet seçerse başkan olur. Nihayetinde söz millettedir. Kendine güveni olmayan, hiçbir şekilde yönetime gireceğinden emin olmayan insanlar tartışıyor.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Önümüzde 4 sene seçimsiz bir dönem var. Bunu çok iyi değerlendirmeliyiz. AK Parti iktidarı haliyle 10 seneden fazla süredir iktidar olmuştur. Adeta sıfırdan başladık. Yenilendik. Bu 4-5 aylık ara dönemde bize bir ders verdi. Biz, kendimizi sorguladık. Vatandaş bize olan güvenini bizden niye çekti. 50’lerden 41 ‘e düşürdü. Bunu iyi araştırdık. Bulduğumuzu sanıyorum. Biz insanız. Partilerde insanlarımız var. Hatalarımız olabilir. Hatalarımızı aradık, bulduklarımızı düzelttik. Önümüzde çok rahat bir dönem var. Umarım İLK GÜNKÜ AŞKLA yeniden ayağa daha iyi kalkacağız.
RÖPORTAJ: Fatih GÜLTOPLAYAN
FOTOĞRAFLAR: GÜLŞAH KALOĞULLARI