KADININ KADERİ HER YERDE AYNI

KADININ KADERİ HER YERDE AYNI

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü, yine kadına ve çocuklara karşı şiddetin, tecavüzün, tacizin gölgesi altında geçti. Yapılan araştırmalar, namus cinayetlerinin başta ülkemiz olmak üzere sadece İslam ülkelerine özgü olmadığını ortaya koydu.


KADININ KADERİ HER YERDE AYNI

TECAVÜZ HAMİLELERİNİ TEZ ÇALIŞMASI YAPTI

Adana'da ortalama yaşları 15 olan 207 gebe kadınla ilgili yapılan tez çalışması, rızası ile evlenmek isteyen yaşı küçük kızların, cinsel tacizin yanı sıra fiziksel ve duygusal istismar veya ihmal mağduru olduğunu ortaya çıkardı. ÇÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, incelenen 207 ergenin yüzde 17'sinde fiziksel istismar ve yüzde 88'inde ihmal öyküsü bulunduğuna dikkat çekti.

NAMUS CİNAYETLERİ HER YERDE İŞLENİYOR

Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşen Adak ise, namus cinayetlerinin kadın şiddetinde gelinebilecek son nokta olduğunu belirterek, "Namus cinayetleri Türkiye'ye özgü bir şey değil, evrensel bir sorundur. Namus cinayetlerin İslam toplumlarına özgü olduğu söylense de aslında dünyanın pek çok coğrafyasında görünüyor. Her yıl 5 bine yakın kadın namus adına işlenen cinayetlerin kurbanı oluyor" dedi.





 Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşen Adak, namus cinayetlerinin Türkiye'ye özgü bir şey olmadığını, evrensel bir sorun olduğunu belirtti.

Antalya Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, belediye tarafından düzenlenen "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" konulu panel, Antalya Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

Panelde konuşan, Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşen Adak, namus cinayetlerinin dünyanın her yerinde yaşandığını bildirdi.

 

Adak, "Namus cinayetlerinin İslam toplumlarına özgü olduğu söylense de aslında dünyanın pek çok coğrafyasında görülüyor. Her yıl 5 bine yakın kadın namus adına işlenen cinayetlerin kurbanı oluyor." dedi.

Cinsiyet kavramından farklı olarak toplumsal cinsiyetin, öğrenilen kadınlık ve erkeklik olduğunu kaydeden Adak, "Toplumsal cinsiyeti zaman içerisinde kadın ya da erkek olmak şeklinde öğreniyoruz. Öyleyse biyolojik cinsiyetten farklı olarak kadın ve erkeğin sosyal ve kültürel açıdan tanımlanmasını, toplumların bu iki cinsi birbirinden ayırt etme biçimini, toplumsal rolleri anlatmak için ifade ettiğimiz bir kavram olarak kullanıyoruz." dedi.

Adak, namus cinayetlerinin sadece Türkiye veya İslam toplumlarına özgü olmadığını vurgulayarak, dünyanın pek çok ülkesinde bu tür namus cinayetlerinin yaşandığını ifade etti.

Namus cinayetlerinin kadın şiddetinde gelinebilecek son nokta olduğunu kaydeden Adak, şöyle devam etti:

"Namus cinayetleri Türkiye'ye özgü bir şey değil evrensel bir sorundur. Namus cinayetlerin İslam toplumlarına özgü olduğu söylense de aslında dünyanın pek çok coğrafyasında görünüyor. Her yıl 5 bine yakın kadın namus adına işlenen cinayetlerin kurbanı oluyor. Bangladeş, Brezilya, Mısır, Hindistan, İtalya, İsrail, Pakistan, Ürdün, İsveç ve pek çok ülkede namus cinayetlerine rastlıyoruz. Kadına şiddete karşı ve namus cinayetlerine karşı koruyucu önlemler almalıyız, geciktirmemeliyiz."

 Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Üyesi Avukat Zeliha Şengöz de kadınların sahip olduğu hukuksal haklar konusunda bilgi verdi ve kadına yönelik şiddet karşısında sessiz kalınmaması gerektiğini bildirdi.

Kadın Statüsü Genel Müdürlüğünün yaptığı araştırmaya göre, şiddet gören kadınların yüzde 92'sinin hiçbir yere başvurmadığını belirten Şengöz, "Antalya'da kadın cinayet oranı çok yüksek ve Antalya Barosu'na yoğun bir adli yardım başvurusu oluyor. Başvuruların yüzde 90'ı boşanma ve aile hukukuna ilişkin başvurular. Bunun da neredeyse yüzde 70'i şiddet dosyası maalesef."  dedi.

Kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğunu vurgulayan Şengöz, kadınların haklarına sahip çıktığı takdirde toplumun da desteği ile kadına yönelik şiddetin önlenebileceğini ifade etti.

DOÇENTİN “TECAVÜZ HAMİLELERİ” KONUSUNDA TEZ ÇALIŞMASI

ADANA'da ortalama yaşları 15 olan 207 gebe kadınla ilgili yapılan tez çalışması, rızası ile evlenmek isteyen yaşı küçük kızların, cinsel tacizin yanı sıra fiziksel ve duygusal istismar veya ihmal mağduru olduğunu ortaya çıkardı.

Adana'daki mahkemeler, 2013 yılının değişik dönemlerinde yaşı küçük olup da evlenebilmek için resmi karar almak isteyenler ile cinsel tacize uğrayanların başvurularını inceledi. Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Adli Olguları Değerlendirme Heyeti'ne başvuran mahkeme, toplamda 207 gebe ergenle ilgi adli ve tıbbi değerlendirme yapılması, bu kişilerin ruhen ve bedenen evlenip evlenemeyeceği hususlarında rapor düzenlenmesini istedi. Bilimsel ve tıbbi inceleme sonrası söz konusu raporları hazırlayan Adli Olguları Değerlendirme Heyeti'nin girişimiyle, mahkemelerden gönderilen 207 gebe ergenin bilgilerini ele alan bir tez çalışması yapıldı.

'BİRDEN ÇOK KİŞİ İSTİSMAR EDİYOR'

Yapılan tez çalışmasında, incelenen 207 ergen gebenin gerçek yaş ortalamasının 15, eğitim sürelerinin de 6 yıl olduğu saptandı. Çalışmanın ayrıntılarını paylaşan ÇÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, "İncelemede istismarcıların yüzde 12'sinin aileden biri, yüzde 30'unun aile dışından tanıdık veya yabancı biri ve yüzde 71'inin de eşi kabul edilen kişi olduğu görüldü. Oranların toplamı yüzde 100'ü aşıyor. Bunun nedeni de, yaklaşık 5 kızdan birinin birden fazla kişi tarafından istismar edilmesidir" dedi.

TECAVÜZCÜSÜ İLE EVLENMEYE BİLE RAZI OLABİLİYOR

İncelenen 207 ergenin yüzde 17'sinde fiziksel istismar ve yüzde 88'inde ihmal öyküsü bulunduğunu aktaran Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, şunları kaydetti:

"İstismarcısı eşi kabul edilen kızların bile yaklaşık 5'te biri cinsel ilişki sırasında zor, tehdit veya şiddete maruz kaldığını bildirdi. Bu durum evlenmek amacıyla mahkemeye başvuranlar için de farklı değildi. Çoğu evlenmek amacıyla başvursa da, bu kızların hemen hepsi cinsel istismar dışında fiziksel ve duygusal istismar veya ihmal mağduru. İsteği dışında bile olsa cinsel temas toplumun ve ailelerin evliliği çözüm olarak dayatmasına yol açıyor. Gebe kaldıysa bu baskı çok daha büyük oluyor. Yaşları düşünüldüğünde evlenme kararını verecek ehliyete sahip değilken, istismar ve gebelik gibi durumlara bağlı baskı ile verilen karar ne kadar sağlıklı ve küçüğün yararına olabilir? İstismar ve ihmal ortamında büyümüş bu kızlar kimi zaman evliliği kaçış, kurtuluş sanmakta ve hatta yaşadığı ortamdan kurtulmak için tecavüzcüsü ile evlenmeye bile razı olabiliyor."

Türkiye'de 18 yaş altı evliliklerle ilgili yasal düzenleme bulunuyor. 16 yaşını dolduranlar olağanüstü bir durum ve önemli bir neden gösterip belgeleyerek, 17 yaşını dolduranlar da anne ve babası gibi yasal temsilcilerinin izniyle mahkemelerden karar alıp evlenebiliyor. Yusuf BAŞTUĞ/DHA 

 

DİĞER HABERLER

TBMM
TBMM'de bu hafta
9 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
İstanbul'da trafik felç oldu
4 Aralık 2024 Çarşamba
DSİ
DSİ'ye 515 işçi alınacak
28 Kasım 2024 Perşembe
Eskişehir’de kar etkili oluyor
Eskişehir’de kar etkili oluyor
23 Kasım 2024 Cumartesi