Bankalar; Bir Kamu Hizmeti mi, Ticarethane mi..? - ADEM AKÖL

Bankalar; Bir Kamu Hizmeti mi, Ticarethane mi..? - ADEM AKÖL

04.03.2020 01:39 | Güncelleme Tarihi: 04.03.2020 01:39

Bankaların tarihçesi, yazının bulunduğu dönem olan M.Ö. 3200 yıllarına kadar uzanır... Paranın henüz keşfedilmediği, takas marifetiyle değiş tokuşun yapıldığı, trampa ekonomisinin uygulandığı ilk çağlarda, bankacılık benzeri oluşumların var olduğu, tarihsel bulgulardan anlaşılmaktadır... M.Ö. 3200 yıllarında Mezopotamya’da bugünkü bankaların çalışma sistemlerine benzer “Maket” isimli bir kuruluş göze çarpar... “Maket” sahipleri, mahsül aldıktan sonra ödenmek üzere çiftçiye borç olarak tohum ve teçhizat verirlerdi.

Ortaçağda ise Vatikan’a bağlı kiliselerin; kutsal topraklara yapılan seyahatlerde hacı adaylarının kıymetli eşyalarını korumak için yine benzer bir sistem geliştirdikleri söylenir.

Yeni deniz yollarının bulunması ile uluslararası ticaretin gelişmesi; Floransa, Venedik ve Cenevre gibi kentlerde bugünküne benzer bir bankacılık sisteminin ortaya çıkmasına neden olur.

Avrupa’da ilk etkin banka, 13. Yüzyılda faaliyete geçtikten sonra 14. yüzyılın başlarında; dönemin Bardi ve Peruzzi gibi ünlü bankacıları, Avrupa’nın önemli şehirlerinde banka şubeleri açarlar.

1609 yılında Amsterdam bankasının kurulmasıyla modern anlamda bankacılık anlayışı başlar... 1694 yılında İngiltere Merkez Bankası ve sonrasında 1913 yılında Amerikan Merkez Bankasının kurulması ile günümüz modern bankacılığının temelleri atılır.

Türkiye’de bankacılık; örf, adet ve dini gerekçelerle diğer ülkelere göre biraz daha geç başlar... Osmanlı döneminde Ermeni, Rum ve Yahudi kökenlilerin yaptığı bankerlik ve sarraflık faaliyetleri zamanla bankacılığın oluşmasına neden olur.

İki yabancı banker, 1847 yılında devletin de desteğini alarak Türkiye’nin ilk bankası olan Bank-ı Dersaadet’i (İstanbul Bankası) kurarlar... Daha sonra 1863 yılında Bank-ı Osmani Şahane isimli yabancı bir banka daha faaliyete başlar... Bu banka, TCMB kuruluncaya kadar banknot çıkarma ve emisyon yaratma görevlerini de üstlenir.

Cumhuriyet’in ilan edilmesinin hemen ardından, özel sektör bankacılığı teşvik edilir ve Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla İş Bankası kurulur... Daha sonra 1930 yılında TCMB oluşturularak Bank-ı Osmani Şahane’den bütün yetkiler alınarak, merkez bankasına devredilir... Atatürk döneminde Türkiye’de 11 banka hizmete girer.

Bankacılık sektöründeki en büyük gelişim 24 Ocak 1980 kararlarının ardından Türkiye’nin kapalı ekonomiden dışa açık bir ekonomiye geçmesiyle başlar... Sermaye Piyasası Kanunu çıkarılır; faizler serbest brakılır; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası oluşturulur, yerli ve yabancı yeni bankaların kurulmasına olanak sağlanır.

Türkiye’de bugün 3 kamusal sermayeli mevduat bankası, 8 özel sermayeli mevduat bankası, 15 yabancı sermayeli banka ve 6 tane de yabancı banka şubesi vardır... Ayrıca 13 tane kalkınma ve yatırım bankası, 5 tane de faizsiz katılım bankası faaliyet göstermektedir... Bunun dışında çeşitli dönemlerde faaliyet gösterip de kapatılmış 35 banka, Türkiye bankacılık tarihi sayfalarına ismini yazdırmıştır.

Günümüzde bankalar, gerek reel gerekse finans sektöründe oldukça etkin rol oynamaktadır... Para ve sermaye piyasalarının en önemli aktörü konumuna gelerek kurum ve şahıs işlemlerinde birçok farklı ürün sunmaktadırlar... Bankalar artık insanoğlunun vazgeçilmezleri arasında ön sıralarda yerini almış bulunmaktadır.

Oluşturdukları çeşitli ürünlerin tanıtımını yaparak, en büyük sermayeleri olan insanları kendilerine çekmeye çalışmaktadırlar... Öte yandan ayaklarına gelen müşterilerini, nereden çıktığı belli olmayan, etik dışı kurallarla geri çevirmektedirler.

Bazı bankalar, Devletimizin sıkıştırmasıyla konut kredi faizlerinin aşağıya çektirilmesinden sonra kredi vermemek için hiç de hoş olmayan engeller koymuşlar... ‘Medya, eğitim, sağlık ve inşaat sektörlerine kredi vermiyoruz’ diyorlar... Nedenini de şöyle izah ediyorlar: “Medya’ya verdiğimiz krediyi geri alabilmek için haciz işlemi yapmak zorunda kalırsak, kendi yayın organlarında bizi deşifre ederler... Eğitim ve sağlık sektörleri için bunu yaparsak, kamuoyu bize rahat vermez... İnşaat sektörünün durumu ise malum, vereceğimiz kredinin riski büyük...”

Çözümü bulmuşlar; kredi vermemek... İyi de, ülkemizin en can alıcı 4 sektöründen bahsediyoruz... Medyanın gücünü burada anlatmaya gerek yok sanırım... Eğitim ve sağlık ise ülkemizin sağlam geleceğini oluşturacak temel taşlar... İnşaat ise en az 80 farklı sektörü sırtında taşıyor... Siz krediyi bunlara vermeyeceksiniz de kime vereceksiniz..? Sadece devlet memurlarına mı..?

Günün Sözü

Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce onurlarını, sonra özgürlüklerini daha sonra bağımsızlıklarını ve geleceklerini kaybederler.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

İNGİLİZCE YAZILARI