22.09.2024 18:20 | Güncelleme Tarihi: 22.09.2024 18:20
Gündüz kuşağı programlarının kaldırılması, sadece televizyon yayıncılığının standartlarını yükseltmekle kalmayacak, aynı zamanda toplumsal psikolojiyi ve moral değerleri de olumlu yönde etkileyecektir. Kaliteli, eğitici ve toplumun bilincine katkı sağlayacak içeriklerin yaygınlaşması, hem izleyici kitlesinin hem de toplumun genel yapısının olumlu yönde gelişmesine katkıda bulunacak. Bu nedenle medya kuruluşlarının gündüz kuşağı programları konusunda daha sorumlu bir yaklaşım sergilemesi, sürdürülebilir bir toplumsal gelişim için elzemdir.
Gündüz kuşağı programları, Türkiye ’de televizyon yayıncılığının önemli bir parçası haline gelmiştir. Ancak bu programların toplumsal değerlerden uzaklaşması, kalitesiz içerik sunmaları ve izleyiciye zarar vermeleri gibi çeşitli nedenler, gündüz kuşağı programlarının kaldırılması gerektiğine dair güçlü argümanlar oluşturmakta.
Gündüz kuşağı programları, genellikle sabah saatlerinden öğleden sonra saatlerine kadar yayınlanan eğlence, haber veya talk show tarzındaki televizyon programlarıdır. Bu programlar, bir zamanlar bilgilendirici ve eğitici içerik sunmak amacıyla oluşturulmuş olsa da, günümüzde sıklıkla sansasyonel olaylar, dedikodu ve şiddet içerikli hikayelerle dolu hale gelmiştir. İlk olarak, bu programların izleyicilere sunmuş olduğu içeriklerin kalitesi tartışma konusudur.
Ayrıca gerek kolluk kuvvetini, gerek adalet sistemini de sorgulatmaya başladığına şahit oluyoruz.
Sanki Emniyet birimleri suçu çözemiyormuş, suçluya ulaşılamıyormuş gibi bir algı da yarattığı ortada. Yani polisçilik oynamalarına izin verilmemeli.
Ve çocuklarımız, bir taraftan internette kendileri için tehlike yaratacak bir taraftan da bu tür programlara maruz kalmaları geleceğimiz çocuklarımıza zarar veriyor.
RTÜK’ün gündüz kuşağı programlarına yönelik sert tedbirlerin uygulayacağına dair kamuoyuna duyurusu da toplum nezdinde olumlu karşılandığını düşünmekteyim.
Diyelim ki kaldırılmazsa bile program sırasında reklam kuşaklarının yerine kamu spotlarının yer alması, programlara farklı amaçlarla başvuru yapanların da hikayelerinin öncesinde iyice irdelenmesi programa çıkartılmalarının sağlanması gerekir.
Gündüz kuşağı programları, çoğunlukla düşük üretim kalitesine, yüzeysel bilgiye ve izleyicilerin dikkati dağıtan, zaman kaybettiren unsurlara sahiptir. Bilhassa, bilgiye erişimin günümüzde oldukça kolaylaştığı bir çağda, bu tür programlar izleyicilerin zamanını israf etmekte ve toplumun entelektüel gelişimine olumsuz katkılarda bulunmakta.
Ayrıca bu tür programların önemli bir sorunu, yaygınlaştırdığı olumsuz sosyal normlardır. Şiddet, aile içi tartışmalar ve kişisel skandallar gibi temalar, gündüz kuşağı programlarının vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmiştir. Bu programlar, topluma sağlıklı bir iletişim, empati ve anlayış geliştirmek yerine, daha çok kargaşa ve kutuplaşma yaratmakta. Özellikle genç izleyiciler ve çocuklar üzerindeki etkileri düşünülürse, bu programların toplumsal cinsiyet rolleri, aile değerleri ve bireyler arası ilişkiler üzerindeki olumsuz etkileri daha net anlaşılmakta. Bu programlar aracılığıyla sunulan şiddet ve kavgalar, normalleştirilmekte ve izleyiciler üzerinde kalıcı izler bırakabilmekte.
Gündüz kuşağı programlarının teşvikiyle oluşan “özgüven sıçraması” diyebileceğimiz bir durum, bireylerin kendi sorunlarını çözmek yerine, başkalarının sorunlarını çözme işine kalkışmaları ve kamuya mal olan olayların içerisine karışmaları eğilimini ortaya çıkarmıştır. İzleyicilerin, mahrem alanlarına yönelik duyarsızlaşmaları, toplum genelinde bir miktar kaygı yaratmakta ve bireyler arasında güven ilişkilerinin azalmasına sebep olmaktadır. Programlarda yaşanan tartışmalar ve kargaşalıklar, hem izleyicilerin hem de program katılımcılarının psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkilemekte.
Gündüz kuşağı programlarının yaygınlığı ve popülaritesi, reklam gelirlerini arttırma amacını gütmekte. Medya araçları, toplumun bilinçli bir şekilde bilgilendirilmesini değil, daha çok belirli bir kitleye hitap ederek gelir elde etmeyi temel aldığı bir yapıya bürünmüştür. Bu durum, medya etiği açısından son derece sorunlu bir durumdur. Medyanın, toplumun gerçeği ve bilgiye ulaşma hakkını yok sayarak maddi kazanç elde etmesi, toplumsal aykırılıkları ve çürümeyi beraberinde getirmekte.