Güven kontrole mani değildir - CAN UĞURATEŞ

Güven kontrole mani değildir - CAN UĞURATEŞ

26.11.2018 14:11 | Güncelleme Tarihi: 26.11.2018 14:11

“Güvenmek iyidir, güvenmemek daha iyidir” derken Lenin, koskoca bir ülkeyi yeniden şekillendirirken, bir yandan da milletini espiyonaja, korkuya, endişeye yönlendirdi. Yoksa şöyle mi denmeliydi: “güven, kontrole mani değildir”. Böylelikle, herkesin hata yapabileceği gerçeğiyle, bireylere güvenilmesi ancak, yine de gözden kaçırabileceği ufak ayrıntıları dahi, bilen, farklı gözlerle bir kez daha görmek gereğinin, doğruluğu ortaya konulabilirdi.

İnsanın yaradılış özelliğinin, “önce ben” olduğu göz ardı edilmeden, istemese de zaman zaman bilinçaltı eylemlerle hatalara yönlenebileceğini değerlendirmek, en doğrusu. Bu durumda, nezaret ve kontrolün önemi ortaya çıkıyor.

Her aşamada nezaret ve kontrol, kesinlikle güvenmemek anlamında değil, aksine, muhtemel hataları önlemek maksadıyla alınan bir tedbir olarak algıya sunulduğunda, bireylerin güven, aidiyet, sahiplenilme ve korunma duygularının, doğrudan motivasyonlarını etkileyeceği göz önüne alınarak, doğru bir hareket tarzı olacaktır.

İnsanlar takip edilmekten ve işlerine sıkça karışılmasından hoşlanmazlar. Kontrolün rutinleşmesi, aynı zamanda zayıflaması anlamına da geleceğinden, habersiz kontrollerin önemi ortaya çıkar. Checklist (kontrol listesi veya çizelgesi) üzerinden bireyin kendini kontrol etmesini, yapılan her işin, her safhasında sağladıktan sonra, geriye sadece habersiz kontrollerle denetim kalır.

Güven kontrole mani değildir ilkesinin yerleşmediği yerlerde, liyakat esası da zamanla ortadan kalkacaktır. Çünkü yönetimdekiler, doğrudan, koşulsuz güvendikleri kişilerin içinde bulunan zayıf bireylerin, bir zaman sonra basit insani duygularına, zaaflarına, inançlarına yenilmesi muhtemel olduğundan, bunların yapabileceği kişisel basit menfaatlere yönelik suiistimallerle, zor durumda kalabilir. Daha da vahimi, bu güven kavramının sonuçları korkunç boyutlara ulaşabilir.

Güven kavramı koşulsuzlandırıldığında, kayıtsız şartsız oluşturulan güven duygusuyla, yetişme tarzı olarak inanca bağlı kültürü benimsemiş kişilerin, biat ettiği birey veya cemaat, tarikat, aşiret, örgüt liderlerinin verecekleri illegal talimatları yerine getirmesiyle, ortaya çıkabilecek ve korkunç boyutlara ulaşabilecek sonuçları önlemek, neredeyse imkânsızlaşır.

Aile içerisinde dahi bireylerin olumsuzluklara, aşırılıklara, sapkınlık olarak değerlendirilen hareketlere, eylemlere, faaliyetlere yönelmemesi için, kontrole yönelik bir takım tedbirler alınırken, kurumların ve en üst seviyede devlet yapılanmasının, kurduğu bağışıklık sistemleriyle, bünyesindeki bireylerin güven ve aidiyet duygularını zedelemeden kuracağı kontrol mekanizmaları ile yapacağı takip ve kontrol faaliyetlerinin, devamlılık için önemi tartışılmaz. 

“Güven, hiç bir zaman kontrole mani olmamalı” ilkesinin sahiplenilip, etkin uygulanmasıyla, aileden başlayarak her boyutta toplulukların ve menfaate dayalı oluşumların, yani şirketlerin, kurumların ve en üst seviyede devlet yapılanmasının, her türlü aksaklıktan, olumsuzluktan uzak, senkronize çalışması ve dolayısıyla bekası rahatlıkla sağlanabilir.   

Can UĞURATEŞ

YAZARIN DİĞER YAZILARI