26.08.2024 12:53 | Güncelleme Tarihi: 26.08.2024 12:53
İsrail ordusu, 25 Ağustos 2024 Pazar sabahı, Lübnan'da, Hizbullah hedeflerine hava saldırıları düzenledi. Saldırıların, İsrail'e yönelik büyük bir saldırı yapılacağına yönelik istihbarat üzerine düzenlendiği ve "önleyici" nitelikte olduğu ileri sürüldü.
Sabah saat 04.30'da başlayan İsrail saldırıları, 2006'da taraflar arasındaki geniş çaplı savaştan bu yana, en büyük ölçekli operasyon oldu. Bu harekatın ardından, Hizbullah ve müttefiki Emel Hareketi, İsrail saldırılarında üç savaşçılarının öldürüldüğünü açıkladı.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, ülkede 48 saat olağanüstü hâl (OHAL) ilan edildiğini bildirdi.
Hizbullah, aynı gün, İsrail'e 340 Katyuşa roketi ve insansız hava aracı (İHA) gönderdiğini ve 11 askeri tesisi hedef aldığını ve hedeflerin başarıyla vurulduğunu açıkladı. İsrail, bu harekatın başarısız olduğunu iddia ediyor.
Lübnan Hizbullah’ı, İsrail’in, Lübnan Hizbullah’ının Mecdel Şems’e yaptığı ve on iki kişinin öldüğü saldırıdan sorumlu Hizbullah Komutanı Fuat Şükür’ü hedef alarak, 30 Temmuz’da Beyrut’a düzenlediği hava saldırısının ardından, intikamla misilleme yapacağını söylemişti. Misilleme uzun bir bekleyiş süresinin ardından gelirken, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, bu gecikmenin de psikolojik baskıyla cezalandırma sürecinin bir kısmı olduğunu açıkladı.
İsrail, 30 Temmuz’dan bu yana böyle bir misilleme bekliyordu ve bu bekleyiş, İsrail’de oldukça büyük bir toplumsal strese neden olmuştu. Ancak, stres sonlanmadı ve bu saldırının ardından, İran tarafından da yapılacak misilleme hala bekleniyor.
İran, İsrail’in, 31 Temmuz’da İran’ın Başkenti Tahran’da, tam da Devrim Muhafızlarının askeri lojmanında düzenlediği saldırıyla, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’yi öldürmesinin ardından, büyük bir uluslararası itibar kaybıyla, en kısa zamanda misliyle cevap vererek, intikam alacağını açıklamıştı. Lübnan Hizbullahı’nın bu hamlesi sonrası, İran’ın da bir şekilde misillemesini gerçekleştireceğini öngörmek yanlış olmaz.
Bölge, Osmanlı sonrası bir türlü durulmadı. Birinci Dünya Savaşından bu yana Ortadoğu’da rüzgâr sert esiyor. Esasen, bölgede rüzgâr tarih boyunca sert esmeye devam ederek, bölgeyi ezeli düşmanlıklara gebe bıraktı. İsrailoğulları ile Filistinlilerin ezeli savaşı hiç bitmemişti ki İsrail’in 1948’de kurulmasıyla, bu düşmanlık farklı bir boyut kazandı ve İsrail çeşitli stratejik kararlarla yaptığı hamlelerle, bölgede yayılmasını bugüne kadar sürdürdü ve büyük İsrail idealinden hiç vazgeçmedi. İsrail’in bölgeye yerleşmesini, Arap devletleri kesinlikle kabul etmedi ve 1948,1956,1967 ve 1973’te çeşitli bahanelerle dört Arap-İsrail savaşı oldu. İsrail bu savaşlardan farklı kazanımlarla çıkmayı başardı. Bu arada İsrail, zaman zaman Lübnan’a askeri harekatlar da düzenledi.
Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen, İsrail, Büyük İsrail idealinden vazgeçmeksizin çalışmalarını sürdürürken, bu idealini Tevrat’a, Arz-ı Mevud’a bağlıyor. Görünen o ki bölgede sular bir türlü durulmayacak ve rüzgâr, yıllar boyunca sert esmeye devam edecek.