Cumhur İttifakı Adana’yı Neden Alamadı?

Cumhur İttifakı Adana’yı Neden Alamadı? - İNCİ GÜL AKÖL

04.04.2024 14:14 | Güncelleme Tarihi: 04.04.2024 14:14

“Siyasette; uyum ve ahenk olmazsa olmaz.”

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri sonuçları, Türkiye tarihinin en ilginç seçimi olarak yorumlanabilir.

Neden mi?

Birçok seçmen bu seçimleri, Genel Seçimlerle karıştırdı.

Hak vermek gerekir, biraz da algı o yöndeydi.

Çünkü yerel seçim süresince Adana, 17 Bakan'ını ağırladı.

Burada verilmek istenen mesaj, “Ankara olarak da hükümet olarak da devlet olarak da yanınızdayız, yanınızda olmaya da devam edeceğiz” idi.

Fakat kafası karışık, karasız ve küstürülmüş seçmene bu mesaj yansımadı.

Halbuki geçen seçimde de aynı taktikle seçim kazanan bir belediye başkanının olduğu unutuldu.

Geçen seçimde, tüm Adana’ya, “Reis (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan), Hüseyin Sözlü seçilmesin, Zeydan Karalar seçilsin demiş. Hatta bunu da Reise çok yakın bir isim, buradaki kendisine yakın bir isim Zeydan Karalar’a söyledi” gibi bir dedikoduyla seçmen üzerinde farklı bir algı yaratıldı.

Şu bir gerçek; “Yalan, gerçekten daha hızlıdır.”

O günün konjonktürüne göre hareket ederek, seçmeni etkilemeyi başardılar.

Cumhur İttifakı, mademki bu dönem Adana’yı istedi, aslında o günleri iyi değerlendirip, ona göre aday çıkarmalıydı.

Yani “rakibinin her şeyini çok iyi bilmelisin ve karşısına çıkaracağın adayı da ona göre belirlemelisin.”

Örneğin; Zeydan Karalar, Adana’da mahalle kültürü olarak bildiğimiz, Adana’nın çamurlu, tozlu sokaklarında, sarı sıcağında uçurtma uçurtmuş, top oynamış, sapanla kuş vurarak büyümüş biri.

Bunlar kendisi için bir artı.

Çünkü Adana’yı, Adanalı seçmeni iyi biliyor.

Bir kahvehanede oturup, vatandaşla hoşkin oynuyor.

İnsanların nabzına göre şerbet veriyor.

Kendisine karşı olanları yanına yaklaştırmıyor.

Her şey detaylarda gizlidir.

Kendisiyle ilgili karşı tarafın kullanacağı doneleri vermiyor.

Tabi kendi içindeki rakiplerini de unutmuyor.

Onları da bir şekilde dengeliyor.

5 yıl boyunca doğru düzgün iş yapmayan, sivrisinekle mücadele edemeyen, hukuki ve kriminal olaylarla anılan, vatandaşı seçim öncesi azarlayan, daha öncesinde yumruklayan agresif bir belediye başkan adayına rağmen Cumhur İttifakı, Adana’da kan kaybettiyse, sorumlular ‘bizim hatamız yok’ deyip kenara çekilmemeli.

Yıllarca partiye gönül vermiş, neredeyse her kademesinde çalışmış bir siyasetçinin, hakkı değil miydi bir başkan adaylığı, meclis üyeliği adaylığı…

Yağmur çamur, sıcak demeden kapı kapı gezip, onca yıl oy toplamaya çalışanların hakkı değil miydi?


Adana’da, AK Parti aristokratlaştırıldı.

Evet, oldukça zenginlerin yaşadığı şehirlerden biri Adana’da yıllarca seçimlerin sonucunu; çalışan, emekçi kesim belirledi.

Bu tezatlığın farkına varmak gerekirdi.

Adaylar belirlendi, ertesi gün meydanlara çıkıldı.

Fakat en önemlisi; ekiplerin önceden kurulmuş olması, gençlik ve kadın kollarının daha aktif hale getirilmesiydi.

Ne yazık ki, tam anlamıyla bir koordinasyonun da sağlanmaması sonuca yansıdı.

Dem Parti, İyi Parti, teşkilatlar, adaylar, bakanlar, partide ihraçlar, istifalar, küskünler, sandığa gitmeyenler, emekliler derken sonuç kırmızı bir tablo.

Bir silsile halinde birbirini tetikledi.

Unutmadan, FETÖ’den yargılanıp hüküm giyenlerin programlarından 3-5 oy gelir umudu da bu sonucun ayrı bir dikkat çekici unsuruydu.

Halbuki programına konuk oldukların bile sana oy vermediği aşikar.

Ve tabi anketler…

Anketler de seçmen üzerinde yol gösterici oldu.

Ama en önemlisi de kararsız ve oy kullanmayan seçmeni ikna etmekti.

Kaybedilen yerel seçimlerin nedenleri iyi irdelenmeli.

Devam edecek…