07.11.2024 10:36 | Güncelleme Tarihi: 08.11.2024 11:31
Amerika Birleşik Devletleri’nin 47. Başkanı Donald Trump...
Amerika Birleşik Devletleri çekişmeli bir seçim yaşadı.
Demokratların adayı Kamala Harris ve Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump…
Kıyasıya yarıştı.
Seçimden birkaç hafta öncesine kadar birkaç puan önde olan Kamala Harris, ne yazık ki salıncak eyaletleri ikna edemedi ve zaferi Trump’a kaptırdı.
Trump’a seçim kampanyası sırasında suikast düzenlenmesi, Trump’ın kazanmasına katkı sağlarken, milyon dolarlık çekilişler yapan Elon Musk’ın Trump’a desteği azımsanamayacak kadar büyüktü.
Aslında bu seçimi biraz da Elon Musk kazandı diyebiliriz.
2024 ABD Başkanlık seçimleri, dünya genelinde ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri siyasetinde büyük heyecan yarattı.
Donald Trump’ın yeniden aday olması ve Kamala Harris karşısında zafer elde etmesi Trump destekçilerini sevindirirken, demokratları üzdü. Trump’ın seçim sonrası yaptığı açıklamalar ve vaatler hem Amerika ’da hem de uluslararası alanda yankı uyandırdı.
Özellikle Trump’ın zaferinin ardından yaptığı "savaşı sona erdireceğim" söylemleri toplumda farklı yorumlara neden oldu.
Trump’ın 2024 seçimlerinde Kamala Harris ’i yenerek 47. Başkan olmasının ardında yatan sebepler birçok önemli faktörü ortaya koymakta.
Bunda, Donald Trump’ın önceki başkanlık döneminde sergilediği politik yaklaşımlar ve halkın gözündeki imajı burada belirleyici bir rol oynadı.
Trump, Amerikan halkına yönelik doğrudan bir iletişim dili geliştirmiş, medya karşısında sert ve etkili bir iletişim stratejisi benimsemişti. Bu durum, kendisine bağlı geniş bir seçmen kitlesi oluşturmuş ve 2024 seçimlerinde yine başvuracağı bir araç haline gelmişti.
Kamala Harris ’in adaylığı, onun toplumdaki kamusal kimliğini, özellikle kadın ve azınlık hakları konusundaki söylemlerini ön plana çıkarmıştı. Ancak Trump’ın seçim dönemi boyunca, Harris ’i yıpratmak için kullandığı söylemler ve stratejiler, onun seçmen nezdindeki algısını olumsuz etkilemiş olabilir.
Trump, basın toplantılarında ve mitinglerinde Harris ’i sürekli hedef alarak, kendi seçmen tabanını pekiştirmeye yönelik bir kampanya yürütmüştü. Bu tür bir strateji gerek sağcı seçmenlerin gerekse de geleneksel Demokrat seçmenlerin Trump ’a karşı duyduğu ilgiyi artırdı diyebiliriz.
Trump’ın zaferinin arka planında yatan dinamikler, seçim sürecinin karmaşıklığını gözler önüne seriyor.
Donald Trump, siyasi kariyerine başladığı günden itibaren, çoğu zaman geleneksel politikaların dışında bir söylem geliştirmişti.
Seçim kampanyası boyunca kullandığı dil, çoğu zaman tartışmalara yol açsa da, geniş bir kitleye hitap etmeyi başardı. “Savaşı sona erdireceğim” açıklaması, Trump’ın ulusal birlik, barış ve yeniden yapılanma vurgusu yaptığı bir dönemde dikkat çekiciydi.
Seçim öncesinde, Amerika ’nın bölünmüşlüğü ve kutuplaşmış siyaseti, birçok seçmeni kaygılandırıyordu.
Trump, bu kaygıları giderme adına sunduğu vizyonla, vatandaşların umutlarını yeniden canlandırmak istedi.
Trump’ın “savaşı sona erdirme” vaadi, yeni bir siyasi dönem için umut kapılarını aralayabilir. Ancak bu söylemin ne ölçüde gerçekçi olduğu, politikalarını nasıl şekillendireceği ve bu siyasi dönemde karşılaşacağı yeni zorluklarla başa çıkma yeteneği, siyasi gözlemciler tarafından dikkatle izlenecek. Seçim zaferinin ardından ortaya koyduğu stratejik söylemler, Trump’ın şu anki ve yakın gelecekteki başkanlık dönemini nasıl etkileyeceği konusunda önemli ipuçları vermekte.
Pek tabii bu söylem, şüpheleri de beraberinde getirdi.
Gerçekten savaş sona erecek miydi, yoksa bu sadece seçim döneminde duyulan bir vaat mi olacaktı?
***
Kamala Harris, Trump ’a karşı yarıştığı süreçte, toplumsal adalet, eşitlik ve iklim değişikliği gibi meseleleri ön plana çıkararak, geniş bir seçmen tabanına ulaşmayı hedefledi. Ancak Trump’ın ikna edici çıkışları ve güçlü destekçileri, Harris ’in bu konulardaki çabalarını gölgede bırakmaya yetti.
Seçim sonuçları açıklandığında birçok kişi, bu zaferin yalnızca bir siyasi başarı değil, aynı zamanda bir dönemin de başlangıcı olduğunu düşünmeye başladı.
Seçim süreci boyunca Trump’ın istihbarat birimlerinin ve güvenlik güçlerinin hedefi haline gelmesine dair iddialar da önem kazandı.
Trump’ın kampanya dönemi boyunca, pek çok kişi çeşitli tehditlerle karşılaştığını iddia etti. Özellikle sosyal medyada yayılan komplo teorileri ve söylentiler, Trump ’a yönelik saldırıların muhtemel olduğunu düşündürdü. Kamala Harris karşısında elde ettiği zafer ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Trump’ın bu tür tehditlerden nasıl etkileneceği konusunda toplumda bir merak uyandırdı.
Trump’ın seçim gündeminin ve söylemlerinin sosyal ve politik etkileri, önümüzdeki yıllarda daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilecek.
Ancak, bu söylemlerin arkasında yatan gerçeklik, daha karmaşık bir tablo çizmekte.
Trump, bir yandan ulusal birliği savunurken, diğer yandan kendi partisi içindeki bölünmüşlük ve halk arasında mevcut kutuplaşma ile yüzleşmek durumunda.
Seçim sonrası yaptığı bu açıklamalar, Trump’ın her alanda üstesinden gelmek zorunda olduğu toplumsal gerginlikleri ve partisi içindeki muhalefeti taşıyan birer maske olma riskini taşımakta.
Zira, Trump’ın politikaları ve kararları, birçok kesimde hâlâ tartışmalara neden olmakta.
Amerika tarihinde 4 başkanın suikasta kurban gittiği, 10 başkana da suikast girişiminde bulunulduğu bir gerçek.
ABD için asıl bundan sonrası önemli.