Domino Etkisi - CAN UĞURATEŞ

Domino Etkisi - CAN UĞURATEŞ

26.11.2018 14:11 | Güncelleme Tarihi: 26.11.2018 14:11

Özgürlük, demokrasi ve eşitlik tüm toplumların ideallerinde olan kavramlar iken, günümüzde bu kavramların arkasına sığınılarak yapılan uygulamalarla, toplumları oluşturan bireyler kolaylıkla baskı altına alınarak, ülkelerin yönetimlerinde ve geleceğinde söz sahibi olunabiliyor.  

Özgürlük kavramının temel anlamından yola çıkılarak yapılan birçok uygulamada, aslında bireylerin hakları, inançları ve imkânları doğrultusunda kısıtlanarak, gelecekte kendini fikirsel özgürlüğe sahip sanan, ancak biat kültürünün dışına çıkamayarak, kendisine sunulandan ötesini sorgulamayan tek tip beyinlerle, modern çağların köleleri tasarlanıyor.                                                            

Birey, kendisi adına düşünen, karar veren ve inançları doğrultusunda sunulanları uyguladığında ahir yaşamda mutlu olacağına inandıran, güzel söylemler yapan ve toplumun geçmişinden gelen gelenekselleşmiş yapının tanımladığı seçkin tabir edilen kişilerle, giderek çağdaşlaşmaktan uzaklaştırılıyor. Ancak önemli bir sorun var ki birey çağdaş olmadığının, çağdaşlaşmaktan uzaklaştığının da farkında değil. Birey, yetiştiği ortamda, aileden itibaren başlayıp çevre ve diğer etkenlerin etkisiyle belirli bir seviyeye gelmiş olan eğitimini, bir de imkânsızlıklar –maddi, kültürel, coğrafi etkenler – altında, devletin sunduğu ya da sunmaya çalışıp da ulaşamadığı okul hayatına başladığında, geç kalınmışlığın etkisiyle, yeterli verimlilikte alamıyor. Çünkü birey, ailenin ve çevrenin, kemikleşmiş, inanca dayalı biat kültürünün etkisi altında olmaktan kurtulamıyor. Okula, modern eğitime, ancak ve gidebilirse kısıtlı sürelerde ulaşabiliyor fakat diğer faktörler hayatının her anında etkileşime devam ettiğinden, bu süreç, onun zihninin gelişmesinde yeterli etkiyi sağlayamıyor..

Birçok yerde coğrafi koşullar, yaşam şartları ve maddi imkânsızlıklarla resmi eğitime ulaşamayan bireye, bu kez, kendi ideolojileri doğrultusunda belirlenmiş doktrinleriyle, geleceğe farklı maksatlarla yatırım yapmaya çalışan cemaat, tarikat ve örgütlere ait eğitim kurumları sahip çıkmaya başlayarak, bireyi çağdaşlaşmaktan uzaklaştırıp, bir daha kolaylıkla değiştiremeyeceği şekilde formatladığı beyinleriyle, sosyal yaşamın içine sokuyor. Bu şekilde yetişmiş ve kendini eğitimli sanan bireylerle diğer kavramlar algılanmaya başladığında, bu kez sosyolojik, toplumsal sorunlar giderek derinleşmeye başlıyor.

İnanca dayalı gelenekselleşmiş biat kültürüyle yetişen bireyin, demokrasi anlayışı da farklılaşıyor. Demokrasiyi sadece bir üst yönetim şekli olarak algılayan ve bunu seçimlerde, sandıkta kullandığı oy ile sınırlayan birey, kendisine sunulanları kabul etmeye alıştığından ve biat kültürüyle yetiştiğinden, her zaman olduğu gibi, kesinlikle sorgulamadan sandık başına giderek, kendisine söylendiği şekilde oyunu kullanıyor ve siyaseti yönlendirecek etkiyi yapıyor. Bu oy verme eylemi dışında, gelişmelerle, ülkenin geleceğiyle çok da fazla ilgilenmiyor ve zaten ilgilenmesi için gerekli olan fikirsel alt yapıya da sahip olamıyor. Birileri, ona yapılması gerekeni açıkça söylüyor.

Biat kültürünün etkisiyle, aileden itibaren otoriteye kesin itaatle yetişmiş olan birey, çocukluğundan itibaren duymaya alışkın olduğu söylemleri tekrarlayan, otoriter görünümlü ve kendisine doğru kişi olduğu söylenen figürü, doğrudan ve tartışmasız lider kabul ediyor. Bu durumda demokrasinin sakıncalı tarafı devreye girerek, eşit oy hakkıyla gelen yönetimin uygulamalarıyla, esasen çağdaşlaşmanın önü kesilebiliyor.

Eşitlik kavramını da inancının ve içinde bulunduğu kültürün etkisiyle farklı algılayan birey, özellikle kadın-erkek eşitliği kavramını farklı ve basit boyutlara indirgiyor ama algıladığı yanlışın da esasen kendisine indirilmiş olan dinde yeri olmamasına rağmen, kurgulanarak sunulan yönlendirilmiş inanç öğretilerindeki bilinçli varlığıyla, eşitlik olduğuna inanıyor. Eşitlik kavramını, yine aldığı eğitim ve yetiştiği inanca dayalı biat kültürünün etkisiyle, saygıyla karıştırıp bütünleştirerek, farkındasızlığının etkisiyle, kendisini aşağılarda bir yerlere yerleştirirken, kendisine sunulanları hep erişilmez, dokunulmaz konumlara yerleştirerek, çaresizliğiyle yerini, kendisine dayatılan konumunu, itirazsız kabul ediyor.

Domino etkisi gibi bu üç kavramın sosyolojik temelli uygulanabilirliği ve çağdaşlığa giden yol, bilimselliğin esas alındığı düşünen, sorgulayan, okuyan, araştıran, sebep-sonuç ilişkilerini kavrayan, gerçek özgürlüğe ulaşan, ulaştıran beyinlerin yetiştirilmesiyle ortaya çıkan, aydınlığın etkisinden geçiyor.