Doğal gelişme süreci içinde, her şeyin bir nedeni olduğunu varsaymak ve nedenler üzerinden gelişmeleri inceleyerek sonuçları değerlendirmek, felsefi düşüncenin en temel ilkelerinden. Akıllı bir beyin için, soru sormak çok önemli. Soru sorabilmek için de analiz yapabilmek ve belirli bir seviyede bilgili olmak gerekli. Yani bilgisiz, bilinçsiz sorulan sorunun bir anlamı olmadığı gibi, soranı da sonuca götürmez. Haberciliğin esası da doğal olarak sorgulamaya dayandığı için, sorgulama, beş temel soruyla temellendirilerek formüle edilir: 5N1K ve açılımı, Ne-Ne Zaman-Nerede-Neden-Nasıl-Kim temel sorularını kapsar. Bu temel sorgulama faaliyeti, esasta durum muhakemesi şeklinde ve basitçe, yapılması planlanan/düşünülen hemen her faaliyet öncesi, mutlaka ve bilinçli ya da bilinçsiz olarak tüm bireyler tarafından uygulanır. Habercilikte esas alınan 5N1K temel soruları Durum Muhakemesine evrildiğinde, ortaya çıkan sorular çok da farklı değildir: Kim-Ne Maksatla-Ne Zaman-Nerede-Nasıl-Ne Yapacak. Sadece yapılacak, yapılması planlanan eylemin nedeni, maksat olarak değişimle sorgulamaya girer. Bu soru da çok önemli. Çünkü bilinçli bir eylem, maksatsız yapılmaz. Evrensel değerlendirmeyle, tüm canlı ve cansız varlıkların, davranış şekillerinin bir nedeni varken, her davranış maksatlı olmayabilir. Maksat da birden fazla olabilir ama temelde bir nedene dayanır. Bu arada, her neden bilinçli olmayabilir ki maksat bilinç gerektirir.
İlk bakışta ve bir anda çok fazla ve karışıkmış gibi gelen bu sorular, aslında bireysel bazda hiç de yabancı değil. Her birey, yapmak istediği, düşündüğü bir eylemsel hareketi ki bu, evden okula ya da pazar alışverişine gitmekten, bir sınava hazırlanmak ya da bir evlilik hazırlığı yapmaya kadar yapılması düşünülen her faaliyette, ilgili birey tarafından, beyninde otomatik olarak yapılan bir sorgulamadır. Yani planlanan tüm faaliyetler için, bu sorgulama, bilinçli veya bilinçsiz olarak, her birey tarafından mutlaka yapılır.
Söze nereden girdik? Her şeyin bir nedeni var mı sorgulamasından yola çıktık, yapılması düşünülen/planlanan her şeyin sorgulanmasında kullanılması gereken, cevap bekleyen sorulara ulaştık ve Durum Muhakemesi adı verilen sorgulamanın, bilinçli ya da bilinçsiz her birey tarafından ve her eylem öncesi mutlaka yapıldığı sonucuna vardık.
Elbette ki her şeyin bir nedeni var. Üstelik bu konu sadece felsefenin değil psikolojinin de ilgi alanına giriyor ve bireysel davranış şekillerinin nedenini, Sigmund Freud, genel olarak cinsellikle ilgili yaşanmış sorunlara bağlarken, Alfred Adler, şımarık çocukluğa bağlıyor. İnanç doktrinlerinde de bu durum kader kavramıyla açıklanırken, çoğu kez bu kavramın anlamında karşılaşılan sorunlarla, birey ya günahkarlığa ya da sorumsuzluğa itiliyor. Bu bağlamları çoğaltmak mümkün. Ancak her durumda esas olan, her şeyin, bireyin bilinçli ya da bilinçsiz kendi kararı olması. Yani sebep-sonuç ilişkisini hayatın her aşamasında ve bireyselden toplumsallığa tüm eylemsel hareketlerde, davranış şekillerinde ve bireyin kendi içsel mücadelesinde bir nedene bağlamak mümkün. Sebep-sonuç ilişkilerini, ülke yönetiminde, iç siyasi mücadelelerde ve dış siyasette, diplomatik gelişmelerde de anlamlandırmak gerekiyor.
Auguste Comte’a göre, insanlık ardı ardına üç halden geçmiştir. Teolojik hal: İnsan, olayların açıklamasını kendisininkine benzeyen ama daha güçlü iradelerle yapar. Metafizik hal: İnsan, olayları soyutlamalar ve doğa gücüyle açıklar. Pozitif hal: İnsan, olayları başka olaylarla açıklar. Her durumda insan, meydana geleni, oluşanı, yaşananı detaylarıyla sorgulayarak, bir neden arar. Sonunda bir geri beslemeyle, çıkan sonuçlardan gerekli dersleri alarak ya da olayları kendince en mantıklı anlamlandırarak, davranış şekillerine yön verir veya düzenlemeler yapar.
Her canlı gıda almak, beslenmek zorundadır. Çünkü yaşayabilmesi için beslenmesi gerekir. O halde sürdürülebilir olmak, devamlılığı sağlamak için beslenmek gereklidir. İşte bir sebep-sonuç ilişkisi. Hemen akla bir soru geliyor: “Beynin yaşaması için, sadece gıda tüketimi yeterli mi?” Bu sorunun cevabı tabii ki hayır ama beslenme kavramı içine, sadece gıda tüketimi girmez. Okumak, öğrenmek, yeni bilgilerle donanmak da beyin fonksiyonlarının etkin devamlılığı için bir beslenme şeklidir. İnsan neden okur? Beynin açlığını gidermek için. Çünkü bilgi olmaksızın, hiçbir faaliyet etkin olarak ideal hedefine ulaşamaz.
Her şeyin bir nedeni varken, sorgulamanın önemi ortaya çıkar. Çünkü sorgulama olmaksızın plan yapılamaz. Sorgulama da bilgi edinimi için yapılır. O halde her durumda, bilgi edinimi gerekliliği ortaya çıkar ve bilgisiz yapılan her eylem, her davranış şekli, bireyselden başlayarak toplumsala ulaşan seviyede, uygulayanı sıkıntıya sokar. Her şeyin bir nedeni olduğu gerçeğinden hareketle de ortaya şu sonuç çıkar: Felsefe eğitimi ve bireyin etkin sorgulamayı öğrenmesi, insanlığın her yönden gelişebilmesi için, en temel şarttır.